Ülkemiz 28 Mayıs 2023 günü önemli bir seçime gidecektir. Bu seçim, Erdoğan ya da Kılıçdaroğlu seçimi değildir. Oylarımızla ya demokrasi ve hukuk devletini ya da otoriter/totaliter bir rejimi tercih edeceğiz. Neticede milletin dediği olacaktır. Demokratik anlayışımız ve inancımız, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu yönündedir.
Bir Türk aydını olarak uzun yıllardır bu köşede yazı yazıyorum. İlk defa bir seçim öncesinde ve sosyal medya paylaşımlarımda siyasi tercihimi bu kadar açık ve net ortaya koydum. Bunun nedeni gelecek nesillere duyduğum sorumluluk ve ülkemin bekası sorunudur.
İkinci tur seçimlerinde Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na niçin açık bir destek veriyorum? Çünkü değişimden, gelişimden ve dönüşümden yanayım. Ülkemde hak hukuk ve adalet olsun istiyorum. Dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan bu ucube sistemin ve onun getirdiği harami düzenin yıkılması gerektiğine inanıyorum.
Tercih nedenlerimi 10 maddede özetledim:
Madde:1
Bu milletin asli unsuru Türk milletidir. Türk milleti, kendi yurdunda huzur ve refah içerisinde yaşamamaktadır. Türkiye, “stratejik göç” olarak değerlendirdiğim, Afgan ve Suriye sığınmacıların istilası altındadır. Bu durum bir “BEKA Sorunu” haline gelmiştir. Bu sığınmacılara Türk vatandaşlarına gösterilmeyen şefkat ve hoşgörü gösterilmekte… İktidar Türk halkının hukukundan ve ekmeğinden çalarak onlara vermektedir. Bunu da Ensar ve Muhacir mantığı ile açıklamaya çalışmaktadır. Ne onlar Muhacir ne de biz Ensar’ız. Suriyeli ve Afgan sığınmacılar ülkesine behemehâl dönmelidir.
O nedenle oyum Kılıçdaroğlu’na olacaktır.
Madde: 2
Türk milliyetçileri, ne PKK ne FETÖ ne de HİZBULLAH gibi terör örgütleri ile yol yürüyenlerle beraber olamaz! İktidar; şartlara ve dönemine göre; önce FETÖ, sonra PKK, şimdi de HİZBULLAH ile kol kola girmiştir. Terörün her türlüsüne, kimden gelirse gelsin, karşı olmak gerekir. Lakin terör bahanesi ile muhaliflerini hukuksuz ve keyfi olarak suçlayan bir anlayış da kabul edilemez. Hak, hukuk ve adalet gibi evrensel değerleri yok sayan iktidar, demokrasi ve hukuki değerlerden gün geçtikçe uzaklaşmaktadır.
PKK, FETÖ ve diğer dinci terör örgütleri ile mücadele hukuk çerçevesinde aralıksız sürdürülmelidir. Bu iktidar, muhalif partileri terörle iltisaklı gibi göstererek kara propaganda yapmaktadır.
Şimdi soralım: PKK ile Oslo’da kimin talimatı ile kimler görüşmüştür? Çözüm Süreci, Habur Rezaleti, Dolmabahçe Mutabakatı hangi iktidar döneminde gerçekleşmiştir? Abdullah Öcalan’ın mektubunun Diyarbakır Meydanında okutulmasına kim müsaade etmiştir? Polis ve asker katili Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılması iznini kim vermiştir? Tabi ki, Kemal Kılıçdaroğlu değil.
O nedenle oyum Kılıçdaroğlu’na olacaktır.
Madde: 3
Türkiye Cumhuriyeti, demokrasinin ilke ve değerlerini kabul etmiş; laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Demokrasinin ana omurgasını ise kuvvetler ayrılığı ilkesi oluşturur. Yasama, yargı ve yürütmenin tek elde toplandığı ve dünyanın hiçbir yerinde uygulaması görülmeyen bu sistemin adı demokrasi değildir.
“Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” devletin işleyişini tıkamış; kurumları işlemez, yasaları uygulanamaz hale getirmiştir. Böyle olunca da tek kişinin ağzına bakan bürokrasi ve siyaset ülkeyi yaşanamaz, devleti yönetilemez hale getirmiştir.
Ya rot-balans ayarı olan ve dünyada iyi uygulamaları görülen bir başkanlık rejimine geçilmeli ya da parlamenter sistem revize edilerek, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” süratle inşa edilmelidir. Bunu yapacak kişi de Kemal Kılıçdaroğlu’ dur.
O nedenle oyum Kılıçdaroğlu’na olacaktır.
Madde: 4
Türk ekonomisi sos vermektedir. Ülkenin kaynakları 5’li çeteye ve mutlu bir azınlığa peşkeş çekilmiştir. Bütçede para kalmayınca borçlanma yoluna gidilmiş, ülkenin toprakları ve stratejik tesisleri başta KATAR ve BAE olmak üzere yabancılara satılmıştır.
Türk parasının değeri düşürülmüş, Türk ekonomisi; bilimsel kurallar yerine NAS ve “gözlerdeki ışıltıya bakarak” yönetilir olmuştur.
Yoksullukla mücadele sözü ile “kimsesizlerin kimi, sessizlerin sesi” olacağını vaat eden iktidar; halk fakirleştirmiş, orta direk diye bir kesim bırakmamıştır. “Devletin hazinesinden bir hırka çalan Cennete gidemez” buyuran Hz. Peygambere rağmen, kendisini Müslüman olarak tanımlayan kişilerce; bütçe “ganimet” gibi tarumar edilmiştir.
Halk; geçim sıkıntısı içerisinde inim inim inlerken, devleti yönetenler şatafatlı yaşantılarından ödün vermemiştir. Halkın gözü, yandaş medya vasıtası ile illüzyon ile boyanmaktadır.
Ekonomik bağımsızlığı olmayanın siyasi bağımsızlığı olmaz. Kendi ülkemde parya olmak istemediğim için değişimin gerekliliğine inanıyorum.
O nedenle oyum Kılıçdaroğlu’na olacaktır.
Madde: 5
Devlette kariyer ve liyakat esastır. Devlet, kimsenin özel mülkü olmadığı gibi şirketi de değildir. Devlet yönetiminde işler, kurallar vasıtasıyla kurumlar eliyle yürütülür.
Günümüzde liyakat yerine biat ve sadakat esas alınmış, devlet kadroları eş, dost, akraba ve yandaşlarla doldurulmuştur.
Tüyü bitmemiş yetim hakkının yendiği bu ülkede, 3-5 yerde ballı maaş alan bürokratlar vicdanları sızlatmaktadır.
Devlet makamları ehil kadrolarda olmadığı için de yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar giderek artmakta, iktidar süslü yalanlarla halkı kandırmaktadır. Bize dürüst, kul hakkı yemekten korkan, işi ehline veren bir iktidar gereklidir.
O nedenle oyum Kılıçdaroğlu’na olacaktır.
Yarın diğer 5 madde yayınlanacaktır.