Başarısızlığın Başarı Öyküleri ile Övünmesi
Önümüzdeki en büyük siyasi tartışma konusu yerel seçimler ve akabinde alınacak sonuçlar olacaktır. Üç ayrı siyasal tavır değerlendirilecek… Birincisi, iktidar bloğunun ekonomide yaşanan daralma ve yanlış politikalarına rağmen mevcut oyunu koruyup, istediği sayıda belediye başkanlığı kazanıp kazanamayacağıdır. Özellikle İstanbul ve Ankara seçimleri iktidar için önemli bir gösterge olacaktır.
İktidar, “ölçüp, biçip” uzlaşı içerisinde yerel seçimleri, seçmenin tercihine bıraksaydı, hizmet alma kaygısı ile halk; iktidarın gösterdiği iyi adaylara daha kolay yönelebilirdi. Ne yaptı iktidar? Yerel seçimleri sanki iktidar değişecekmiş gibi hayat memat haline dönüştürdü. Ve sert ve kavgalı bir yarış içerisine girmeyi tercih etti.
Ayrıca “Bana oy vermeyene hizmet yok” algısı yaratılması, seçmenin tepkisine neden olabilir. Tıpkı 1983 seçimlerinde Kenan Evren’in ANAP’ın önünü kesmek için MDP’ye destek açıklamalarının ters teptiği gibi.
İkinci siyasi tavır, ana muhalefet partisi CHP’nin aldığı tavırdır. CHP, Özgür Özel liderliğinde beklenen değişimi gösteremedi. “Kuvayi Milliye” ruhu canlanacak diye umut edenler heyecanlandı ama tam bir hayal kırıklığı yaşandı. Adayların belirlenme yöntemlerine başta kendisi uymadı. Dayatma adaylar ile seçim kazanılır mı?
“Değişim” diye ortaya çıkanların, değişmemek için bin türlü gerekçe yaratmasından kaynaklanıyor bu garip tavır. Yine siyasetin baronları ve ağa babaları aday belirlenmesinde etkin oldu. Akçeli işler ile ilgili iddialar ise havada uçuşuyor.
Değişimin en büyük göstergesi parti içi demokrasi ve bunun en somut örneği halkın istediği adayların gösterilmesi olmalıydı. Sahi CHP’de ne değişti? Bana göre, “Eski tas eski hamam…”
CHP; başarısızlığın başarı öyküleri ile övünmeye devam ediyor.
Üçüncü siyasi tavır ise üçüncü yolcuların aldığı tavırdır. Üçüncü yolcular, daha önce birlikte hareket ettiği müttefikleri ile köprüleri neden attıklarını seçmene nesnel gerekçelerle anlatamadığı takdirde kan kaybı yaşayacaklardır.
Seçimlere, “Hür ve Müstakil” olarak giren İYİ Parti, sancılı bir süreç yaşadı. İstifalar bir yerden düğmeye basılmış gibi artarak devam etti. CHP ile ittifak olsaydı ne olurdu? Değişen bir şey olmazdı! Bu sefer CHP ile DEM Parti iş birliğinden rahatsız olan kesim için “ayrılık çanları” çalmaya başlayacaktı.
Zor bir karardı!
Her partide istifalar sürerken, İYİ Parti’de yaşanan istifaların ön plana çıkarılmasının nedeni, İYİ Parti oylarına talip olmaktır. Hem iktidar hem de CHP medyası, bu amaca yönelmiştir.
Yerel seçim sonrasında İYİ Parti’nin toparlanacağına, teşkilat yapılarını ve politikalarını ülke genelinde yenileyeceğine, yeni bir hikâye ile önümüzdeki genel seçimlere hazırlanacağına inanıyorum.
Aslında İYİ Parti, kan kaybediyor gibi gösterilse de dar alanda paslaşmaktan kurtulmuş, siyasetin %, 70 alanına doğru yelken açmıştır. Seçim yaklaştıkça da sanılanın aksine giderek toparlanıyor. Seçim sonrasında yeni birleşmeler ve doğumlar kaçınılmaz olmuştur!
Dikkatle takip ettiğim bir parti de Fatih Erbakan liderliğinde yükselen YRP’dir. AKP’den memnun olmayan muhafazakâr ve samimi dindar kesim sığınacak liman olarak YRP görüyor. DEVA ve Gelecek Partisi’nin yapamadığını Erbakan’ın partisi başaracak gibi görünüyor.
Bazı il ve ilçelerde iyi adaylar çıkardı.
Yerel seçim sonrasında iyice belirginleşen, yeni siyasi yapıların ve aktörlerin belirleneceği yeni dönem Türkiye’sinde; kimin nerede ve nasıl konumlanacağını hep birlikte göreceğiz.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım üç ayrı tavrın, seçim sonrasında üç ayrı sonucu olacaktır. Ve bu sonuçlar aynı zamanda yerel seçimlerden sonra Türkiye’de siyasetin nasıl ve hangi yöntemlerle değişeceğini belirleyecektir.
Siyasi partiler, seçim kazanmak için “en doğru” adayı belirlediklerini örgütlerine ve topluma sunsalar da bazılarının derdinin parti içinde iktidar güçlerini korumak ve hatta genişletmek olduğu görülüyor.
Liderler seçim kazanmak ve siyasetten soğuyan halkı yeniden kazanmak istiyorlarsa; siyaseti, maddi ve manevi kazanç kapısı olmaktan çıkarmaları…Hedefleri, halka hizmet yerine sahip oldukları küçük iktidarları ile yetinen dar kadrocu yöneticileri değiştirmek olmalıdır.
İl ve ilçe yöneticilerinin yönetim becerilerinin yetersiz kalması, aidiyet duygusunun geliştirilememesi, sorunlara ivedilikle çözüm bulunamaması, üyelerle sağlıklı iletişim kurulamaması, parti içi demokrasinin ve etik değerlerin işletilmemesi… Her şeyden önce de kurumsal kimlik oluşmaması bazı partilerde istifaların artmasına neden olmaktadır.
Tüm partilerde dürüst, çalışkan ve ehil isimlerin siyaset sahnesinde yer almaması için büyük bir gayret sergileniyor. Hem de örgütlü… İşi gücü iftira, yalan, kumpas ve dedikodu olan bu siyaset cambazlarına imkân verilmemesi ve ifşa edilerek gerekenin yapılması gerekir.
Bazen bu tiplerin, liderlerin yakın çevresine çöreklenerek, taşra teşkilatlarında görev alan kişilerle iş birliği içine girdikleri ve liderin bilgisi dışında alengirli işlere giriştikleri biliniyor! İstediklerini itibarsız hale getirip, liderle görüşmelerini engelledikleri gibi, partiye zarar verecek kişilerin liderle yakınlaşmasını da sağlıyorlar.
Haftaya yerel seçimlerin güçlü bir muhalefet imkânı yaratıp yaratmayacağına ve Antalya özelinde halkın nabzını da tutarak adayların seçilme şanslarına değineceğim.