Bu haftaki yazım farklı bir konudaydı.
2017 yılının ilk saatlerinde İstanbul’da meydana gelen olay, ülkenin gündemi gibi, benim de gündemimi değiştirdi.
Halbuki ne kadar umut doluyduk.
Bismillah deyip 2017’ye adım atar atmaz sarsıldık.
Üzüldük, kahrolduk…
Bir gece kulübüne yönelik silahlı terör saldırısında 1 i polis 39 can gitti. İlk belirlemelere göre 65 yaralı olduğu ifade ediliyor.
Yazık oluyor bu ülkeye.
“Acaba bugün neler olacak?” demekten usandık.
Ülkemizde gönül rahatlığı ile gezmek, huzur içerisinde yaşamak istiyoruz.
Buna fırsat vermiyorlar.
Ülkemizde sürekli gerilim yaratmak, insanları ayrıştırarak karşıt kutuplara bölmek istiyorlar.
Tehlike içerisindeyiz.
Öfkelerimizi bir tarafa bırakarak, kişisel beklentilerimizi öteleyerek, ortak değerler etrafında bir araya gelmek zorundayız.
Düşünce ve inanç farklılığına tahammül edemeyen, bunlara dayalı siyaseti ön planda tutan ülkelerde milli dayanışma olmuyor, olamıyor.
Biz gereksiz konular ile birbirimizi yerken, İstanbul’un göbeğinde terör saldırısına maruz kalıyoruz.
Bu terör olayının dış politika boyutunun olmadığını söylemek güç…
Ne zaman işler rayına girer gibi olsa…
Ne zaman insanımız biraz umutlansa…
Bir merkezden düğmeye basılıyor.
Her şeyi dış güçlerle ilişkilendirmek de doğru değil, kolaycı bir yaklaşım olur.
Bilmeliyiz ki, puşt puştluğunu yapacaktır.
Biz ne yapıyoruz?
Bizim istihbarat ve diplomasi faaliyetlerimiz ne durumda…
Bu saldırıları önleyecek kapsamda mı?
İç istihbarat… Dış istihbarat…
Önleyici tedbirler… Kariyer ve Liyakat…
Bunlar önemli.
Şurası bir gerçek ki, ülkemiz üzerinde kirli oyunlar oynanıyor.
Yer ve kişi gözetmeden yapılan saldırılar, ülkeyi yönetilemez hale getirmeyi amaçlıyor.
Biz fotoğrafın bütününü görmek yerine, bir parçasına bakıp çözüm üretme peşindeyiz.
İstanbul’da yapılan terör eylemi DEAŞ örgütünü işaret ediyor.
Ne fark eder ki… Ha PKK ha DEAŞ… İkisi de maşa…
Aynı merkezden kurgulanıyor.
PKK eylemleri ile Kürtler, DEAŞ eylemleri ile Müslümanlar hedefte…
Oyun aynı oyun, aktörler farklı.
Yapmamız gereken, bunun farkında olarak krizi iyi yönetmek…
Kahraman askerlerimiz ve polisimiz içte ve dışta canı pahasına terör örgütleri ile mücadele ediyor.
Minnettarız.
“Kahramanları olmayan bir milletin geleceği de olmaz.”
Aynı fedakârlığı siyasilerden de beklemek hakkımız.
Çözüm yollarını da…
2016 kâbus gibiydi.
Bir ülkenin yaşayacağı felaketlerin en büyüklerini bir yılda yaşadık.
Türkiye, FETÖ’nün ihanetini gördü. Hain bir darbe girişimi ile karşı karşıya geldi.
PKK ve DEAŞ saldırıları… Suikastlar… Cinayetler…
Mehmetçiğin sınır ötesinde operasyonları…
Yüzlerce ocağa ateş düştü, yürekler dağlandı, anneler ağladı.
2016 bizden çok şey alıp götürdü. Hafızalarımızda virane bir yıl olarak kalacak.
Çok üzüldük, çok ağladık… Nice canlar uğurladık…
Ve hoş geldin 2017…
“Bize dualarla umut getir, bekliyoruz” derken…
Gözümüzü terörle açtık. Ama yılmayacağız…
Teröre inat, direneceğiz. Bütünlüğümüzü bozmadan…
Birilerinin öfkesine ve oyunlarına aldırmadan, “büyük ve müreffeh Türkiye” hayalinden vazgeçmeyeceğiz.
Özgürlük ve demokrasi mi?
O bizim karakterimiz.