Okullar açıldı, ders başı yapıldı.
Eğitimde durum iç açıcı değil maalesef…
Günübirlik politikalarla uğraşmaktan kalıcı politikalara odaklanamadık.
Eğitimde taşları yerli yerine oturtmadan, kalkınmayı ve huzuru yakalamak mümkün değil.
Öğrenciler, öğretmenler…
Veliler, idareciler…
Sorunu çözmesi gereken Milli Eğitim Bakanı bile eğitimden yakınıyor.
Hatta Cumhurbaşkanı bile eğitim bozukluğuna değindi.
Eğitimin hali kötü o zaman.
Bunca emek, çaba ve kaynak…
Boşa mı gidiyor.
Bu durum, eski Maarif Nazırı Emrullah Efendi´nin “Şu mektepler olmasaydı, ben bu maarifi ne güzel idare ederdim” sözünü hatırlattı.
Sorun öğretmende mi, öğrencide mi? Yoksa sistemin kendisinde mi?
Uzmanı olmadığım konuda ahkâm kesecek değilim.
Ama bir vatandaş olarak, sistemsiz yürüdüğümüze inanıyorum.
Bir türlü rasyonel, doğru bir sistem bulunamadı.
Sorunlar belli olduğu halde çözülemedi.
Bir bakanın aldığı kararı diğeri değiştiriyor.
Sınav sistemleri yaz-boz tahtası gibi…
Kurtarıcı olarak açıklanan TEOG, aynı iktidar döneminde alkışlarla kaldırılıyor.
Bu sistemin gelişi de tartışılmadı, kaldırılışı da…
Kafalar karmakarışık.
Pilot uygulaması mı?
Bizde işler uygulama ile değil, emirle olur.
Siyasi iradenin başarılı olamadığı alanlardan biri de eğitim…
Kendileri de kabul ediyor.
Aileler; yemiyor, içmiyor.
Dişinden tırnağından artırarak okula gönderiyor.
Yeter ki çocuğumuz okusun, meslek sahibi olsun.
Sonuç öyle mi?
Her taraf diplomalı işsiz kaynıyor.
Eğitimde kalite yok.
Saldım çayıra Mevla’m kayıra misali…
Hasbelkader başarılı olanları da tutamıyoruz.
Soluğu yurtdışında alıyor.
O zaman mevcutlarla yola devam…
Devlet…
Özel sektör…
Üniversiteler…
İstisnalar hariç, alanlarında çok başarılı insanlarla yönetilmiyor.
Elin oğlu Amerika’da eğitim görmüş bir Türk profesörü, Abu Dabi Petrol Enerji Fonunun başına getiriyor.
800 milyar doları emanet ediyor.
Ya biz?
Yurtdışı eğitimini tamamlayarak, öğretim görevlisi olarak yurda dönüş yapan, Kırşehirli, Enerji profesörü Bahattin Büyükşahin’i elimizde tutamıyoruz.
Yazık!
Ondan sonra Amerika niye ilerde? Batı niye ilerde?
Bu ülkeler; en yetişmiş, en zeki beyinleri, sorgusuz sualsiz, ülkelerinde istihdam ederken…
Biz elimizden kaçırıyoruz.
Bazen de mecbur bırakıyoruz.
Bunda kim kazançlı? Varın siz karar verin.
Otun çöpün dökümünü çıkaran devletimiz, insanımızın da dökümünü yapsa ne iyi olur.
En değerli bilim adamlarımız başka ülkelere hizmet ederken, eğitim sistemimiz nasıl değerli hale gelebilir?
Ancak böyle kör topal gider.
İnsan üzülüyor.
Siyasi-ideolojik görüşlerimizi bir kenara bırakarak çocuklarımızı gerçekten geleceğe ve hayata hazırlamalıyız.
Sorgulamayan, analiz etmeyen ve araştırmayan…
İnsanlarla iyi ilişki kuramayan…
Yeteneklerine uygun meslek dallarına yönlendirilemeyen…
Ezberciliğe teşvik edilen…
Ahlak ve milli duygulardan yoksun, kolay para kazanma yolları öğretilen…
Bir gençlik.
Her bakan değişiminde, yapılan atamalarla allak bullak olan…
Sürekli değiştirilen yetiştirme sistemi ile benliğini bulamayan…
Geçimini pazarda satıcılık yaparak idame ettirmeye çalışan…
Eğitimle ilgili gelişmeleri takip edemeyen…
Hak ettiği değeri görmediğine inanan…
Öğretmenler.
Diploma enflasyonu veya karşılıksız sertifika basımı…
Çocuklarına gidecek okul bulamayan ailelerin, sürekli okul arayışları…
Bu durumda eğitimde başarı nasıl elde edilecek?
Söz sanatında üstümüze yok.
Ya çözüm üretme de?
Sınıfta kaldık.
Eğitimi siyasilere değil, eğitimcilere bırakmak zamanı geldi de, geçti.
Geleceğimiz için.