Kapitalizm; bireyler, şirketler veya özel girişimlerin eliyle toplumun sömürülmesidir. Kapitalist sistemde devlet müdahalesi yok denecek kadar sınırlıdır. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” mantığı hâkimdir. Bu sisteme tepkiler çığ gibi büyüyünce… Sistemden beslenenler; “liberalizm” adıyla bir ideoloji piyasaya sürdüler ve bu sisteme bazı temel hak ve hürriyetleri de eklemleyerek kapitalizmin katılığını yumuşattılar.
Kapitalizm emeği basitleştirdiği ve hiçbir sınırlama tanımadan sömürdüğü için verilen bazı haklara rağmen, çalışan kesimlerin memnuniyetsizliklerine ve işçi örgütlenmeleri vasıtasıyla sert muhalefetine yol açtı. Ve kapitalizme karşı komünist ve sosyalist hareketler başladı. Komünist ideal, toplumda var olan sınıfların ve bunun yarattığı eşitsizliklerin ortadan tamamen kaldırılmasını, bunu sağlayabilmek için de üretimin araçlarının ortaklaştırılmasını önerdiği için özellikle işçi kesimi arasında taraftar buldu.
Sonuç: Tam bir hayal kırıklığı… Komünizmin söylemleri ile eylemleri birbirini tutmadı. Tek parti ve mutlu bir azınlığın otoritesi altında temel hak ve özgürlüklerin yok edildiği, milli ve manevi değerlerin ayaklar altına alındığı bir diktatörlüğe dönüştü.
Ve yıkıldı. Bu sistem de yumuşatılarak sosyalizm adı ile piyasaya sürülse de pek rağbet görmedi. Silahlı mücadele ile hiçbir sistemin özgürlük getiremeyeceği, daha sert ve acımasız kararlarla insanların mutlu, özgür ve refah içerisinde yaşayamayacakları acı örnek ve uygulamalar ile görüldü.
Bu iki ideoloji çatışırken, Halkı Müslüman, yöneticileri diktatör ya da kapitalist olan ülkelerde; toplumu dönüştürmeyi savunan İslamcı devrimciler, İslamcı reformistler, İslamcı aktivistler; Şeriata dayanmayan, güç sahiplerinin Allah’ın hükümlerinin önüne koyduğu hükümleri tanımladıklarını ifade ederek TAĞUT dedikleri bu iki sisteme karşı isyan ettiler. Allah’ın sistemini esas alarak adil bir düzen kuracaklarını vaat ettiler. Ve “demokrasi bizim için amaç değil, bir araçtır, hedefe varmak için her şey mubahtır” anlayışında olmalarına rağmen, bulundukları ülkelerde bazen demokrasi havarisi bazen cumhuriyet aşığı bazen de insan hakları savunucusu rollerine soyunarak ılımlı bir çizgi izlediler. Ta ki iktidara gelene kadar…
Öyle olmasa, iktidar oldukları yerlerde İslam’la bağdaşmadığına ve sömürgeciliğin yeni bir biçimi olduğuna inandıkları, evrensel ekonomik, askeri, siyasi, sosyal veya kültürel nitelikteki etkileri ortadan kaldırmazlar mıydı?
Emekliler…
“Adil Düzen-Adil Paylaşım- Adaletli Kalkınma, Kimsesizlerin Kimi Sessizlerin Sesi, Mağrurların Değil Mağdurların Temsilcisi” olarak iktidara gelenler; kapitalist sistemi aratır olmuşlardır! Avrupa’da ve ABD’ de emekliler yıllardır biriktirdikleri primlerin ve emeklerinin karşılığını alıp, dünya turuna çıkarken… Bizim emekli çay parasını ödeyemediği için kahveye ve sokağa çıkamıyor. “Zengin daha zengin, fakir daha fakir nasıl oluyormuş” gelsinler de kapitalizmin alasını siyasal İslam’da görsünler.
Aslına bakılırsa, gerçekleri görmeleri açısından, “emeklilere iyi oldu!” diyesim geliyor. Kahvehane, pastane, kafe gibi yerlerde ne işleri var? Parklarda bol bol hava alsınlar! Üstelik “Sabır ve Şükür Duası ile Cennete zenginlerden önce gireceklerini” müjdeleyen Cübbeli Ahmet gibi sahte Mürşitlerden ilham alsınlar. Ne diyeyim? Yeni Türkiye… Eski Türkiye… İktidarın ‘’kuyruk var, kıtlık ve yokluk vardı‘’ dediği zamanlarda emeklinin aldığı maaş ve yaşam şartları ile bugünkü emeklinin aldığı maaş ve yaşam şartlarını bol bol karşılaştırsınlar! Nasılsa zaman bol! İktidara göre, “10 dönüm bostan, yan gel yat Osman!” tabiri, onlar için uygun! “Sizi gidi bütçe kamburu yaşlılar sizi…”
İkinci bir iş yapmadan emeklinin geçinmesinin mümkün olmadığı bir süreçten geçiyoruz. Herkes bu sıkıntılı dönemi birlikte fedakârlık yaparak atlatır, ona diyecek bir lafım olmaz. Lakin “Ekonomi şahlandı, Uzaya gidiyoruz, Ümmete yardım ediyoruz, Halk refah ve mutlu yaşıyor” dediğiniz için şu soruları sorma hakkını kendimde buluyorum: Emekli sizden önce mi daha fakirdi, şimdi mi daha fakir? Emekli sizden önce mi daha iyi geçiniyor, ev araba alıyordu, şimdi mi? Ey Emekliler! Parkta hava alırken, ölçüp biçin ve bir karara varın! “Yola Devam!” mı?
Yönetenlerin saraylarda köşklerde, yalılarda yaşadığı, lüks arabalar ve yatlarla gezdiği, uçak filoları ile seyahat ettiği bir ülkede; 10.000 TL emekli maaşı ile geçinmenin sırrı nedir? Yırtık çoraplar ve torununa bir çikolata alamamanın ezikliği ile uzaya 55 milyon dolara turist astronot gönderen yöneticileri ile övünenlere bunu soracağım!
Vatandaş; “Hak – Hukuk –Adalet” demediği sürece, verilen üç kuruş zammı bir lütuf gibi kabul ettikçe ezilmeye ve hor görülmeye mahkûmdur! Emekli, oyunun kıymetini iyi bilmeli ve kendisini kapitalist sistemde inim inim inletenlerden hesap sormalıdır. Gerisi lafügüzaftır.
Kul hakkı yiyenden, eş dost akraba kayırarak garibi görmeyenden, devletin bütçesini soyandan, hak ihlali yapandan, hukuku çiğneyenden, adaleti yok sayandan, dini kullanandan samimi Müslüman olmaz. Onlar ki, bir vakitler eleştirdikleri kapitalizmin en acımasız uygulayıcısıdır.
Emekliler kadar iktidara oy verip, onlar kadar hakkı yenen kimse yok. Eleştirdikleri dönemlerde asgari ücretin iki katı maaş alıyorlardı. Özellikle son 20 yılda, emekli maaşını çala çala açlık sınırı altına düşürdüler.
Artık emekli efsanesi bitti. Artık emekli mucizesi var. Ne diyelim “Durmak Yok Yola ve Zamma devam sevgili emekliler!”
Her şeye yüzde 100 üstü zam gelirken “memura ve emekliye bu kadar zam yeter” denildi ama olsun… “Benim oyum yine Reise!” İngiliz edebiyatçı G.Orwell; “Sizi önce bir tas çorbaya muhtaç hale getirecekler, sonra bir tas çorba vererek oyunuzu isteyecekler.” der. Tarih bir aynadır bakmasını bilene.
Kişiler ve dönemler değişiyor ama senaryo değişmiyor. Osman Bölükbaşı’nın; ” Bütün sektörleri inceledim, en karlı sektörün, din ticareti olduğunu gördüm” sözü aklıma geldi.
Milyarder ve milyonerler hariç tüm vatandaşlar, sosyal yardımlara muhtaç duruma düşürülecekler… İktidardan beslenen asalaklar ise milyonlarına milyonlar katmaya devam edecekler.
İyi uykular, benim can emekli kardeşlerim. Sermayesi yalan, müşterisi cahil olan bir toplum ezilmeye ve kandırılmaya elverişlidir. “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır “ diyen aziz Atatürk; kalk mezarından da derin uykudan uyandır bizi!