Adaylar büyük ölçüde belli olunca, seçim maratonu da fiilen başladı.
Vaatler havada uçuşuyor.
Duymak istediğimiz ne varsa söyleniyor.
Dilin kemiği yok ya…
“En iyisi benim…”, “Şehri uçuracak projeler bende…”, “Kaderiniz değişecek…” vs.
Sanki hazine var, anahtarı da…
Onlar olmazsa, hayalleriniz nasıl gerçekleşecek?
Güç, akıl, para… Ne istersen var.
“Borç yiğidin kamçısıdır.” O zaman kimse tutamaz seni.
Borçlanmaya devam.
Diğerleri mi? Onlar tu kaka! Hiçbir şey bilmiyorlar!
Başarılı olanlara sözümüz yok ama…
Daha önce denenmiş, bulundukları yerleri yönetmekten aciz bir sürü aday, şehrin ya da ilçenin emanetine talip.
Şehir bizim hanemiz.
Acı tatlı hatıralarımızın yaşandığı, mutlu ve huzurlu olmak istediğimiz yer.
Huzurlu ve rahat yaşamak istiyoruz.
Hanemizin anahtarını ehil olmayanlara niye verelim ki?
Rahmetli Osman Bölükbaşı, “Oy sizin bir kızınız, damadınızı iyi seçin, namusunuzu korusun “ dermiş.
Ne kadar doğru…
Yanlış tercihler sonrasında ah vah edip duruyoruz.
Ne yapalım?
Denetime açık olmayan… Şeffaflığa kapalı ve hesap vermeyen…
Halka tepeden bakan, gurur ve kibir abidesi…
Kamu kaynaklarını hiç eden, hesapsız harcayan…
Güçten başı dönmüş…
Olanlara oy mu verelim, oy verin mi diyelim.
Geçin efendiler geçin.
“Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye.”
Ehliyet ve liyakat sahibi… Cesur ve kararlı, kıvırmayan…
Bilenlere danışan, her şeyi kendi bilmeyen… Halkla iç içe, onlarla konuşan…
Dürüst ve hesap veren… Kul hakkından korkan…
Adaylar önemli, meddahlar değil.
Adam çıkmış aşırı şekilde kendisini övüyor, övünüyor.
Ardından troller ve amigolar harekette…
Suçlamalar, iftiralar, yalanlar devreye giriyor.
Dedikodu ve gıybet furyası… Haksız yere suçlamalar, davalar…
Alaycı, aşağılayıcı yaklaşımlar, hakaretler…
Tam gaz devam ediyor.
“Kem söz sahibine geri döner.”
Haklı da olunsa, söz şiddeti yürekleri yaralar.
Gayedeki hikmeti yok eder.
Bir yanlış varsa ve aleniyet kazandırılıyorsa, o işi meşrulaştırmak çabası vardır.
Bu sık yapılmaya başlandı.
Yanlışa önce yönetenlerin karşı çıkması gerekmez mi?
Her konuda kendisini üstün görmek…
Bencilliktir, hastalıktır.
Haksızlık kimden gelirse gelsin, hak ve hukuku kim çiğnerse çiğnesin…
Karşısında kale gibi durulmalıdır.
Ehliyet ve liyakat önemlidir, işi ehline vermek gerekir.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.”
Kişinin özel yaşantısı, inancı ya da kimliği ne olursa olsun.
Bu konuda da bir ölçü var mı?
Yok.
“Altın tas ve bala tamah edenler zehir yudumlarlar.”
Unutmayın ki, kontrol altına alınmayan bir nefis bomba gibidir.
Ne zaman patlayacağı belli olmaz.
Bomba patlayınca, kime zarar vereceği de bilinmez.
“Haksızlıklar karşısında susanlar ise dilsiz şeytanlardır.”
İnandırıcı olabilmek adına…
Başkalarının gözünde çöp arayanlar, önce kendi gözündeki merteği görsün.
Sakın yanlış algılanmasın.
Bugünlerde yoğurdu üfleyerek yemek gerekir.
Belirli adayları ya da bir siyasi partiyi hedefe koymuş değilim.
“Bir mektup yazdım Hasan’a, ha Hasan’a, ha sana!”
Hissesine düşen alsın.