Geçen haftaki yazımda İdlib’in kör bir kuyu olduğunu belirtmiştim.
Suriye bir terör tarlası… İdlip ise muhaliflerin odak merkezidir.
Aradan bir hafta geçmeden Rusya destekli Rejim Güçleri yine İdlib’e saldırdı ve 5 askerimizi daha şehit oldu.
Gizli servislerin cirit attığı ve terörist olarak görülen HTŞ’li güçlerin savaş oyunu bölgesi olan İdlip’te bundan sonra neler olacak?
İdlib, neden bu kadar önemli?
İdlib, 2011 yılında Türkiye’nin de desteğini alan, şu günlerde Suriye Milli Ordusu denilen Özgür Suriye Ordusu(OSB), ardından El Nusra Cephe’sinin kontrolüne geçti.
Bugün bölgenin önemli bir bölümüne içlerinde birçok gurubu barındıran El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir el Şam hâkim.
Sayılarının 30 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.
Rusya ve desteklediği Rejim Güçleri sözde terörist olarak niteledikleri bu gurupları bombalıyor.
“Suriye hükümet güçleri 2012 yılından bu yana ilk kez Halep-Şam otoyolunun tamamının kontrolünü ele geçirdi.”
Arada binlerce masum sivil ölüyor, Mehmetçiklerimiz şehit oluyor.
Nerede kaldı Astana anlaşması ve Soçi Mutabakatı?
İdlib’te silahlardan arındırılmış bir bölge kurulması hayali, Rusya’nın kendi eli ile sona erdi.
Türkiye-Rusya arasında karşılıklı bir güvensizlik var.
Kardeşim Putin, bizi yok sayıyor.
Arada bir mavi boncuk dağıtmayı da ihmal etmiyor.
Gözlem noktalarına yapılan saldırılar ile ilgili bir yorumuna da rastlamadık.
Türkiye Suriye Rejim Güçlerini muhatap almadığına göre, muhatap Rusya’dır.
Rusya ile şu aşamada bir çatışma şimdiye kadar yürütülen dış politikanın iflası anlamına gelir.
Çünkü Rusya ile çok ciddi stratejik ortaklığımız var.
Argo deyimle, birçok alanda, “kucağa oturduk.”
Hemen birileri, “Hayırrr” diye çemkirecektir.
Sayayım mı?
Nükleer enerji meselesi, Türk Akım Projesi, F400 konusu, Rus turistler…
Bir diğer adım, şu anda doğalgazımızı çok ciddi oranda Rusya’dan alıyoruz.
Bunları görmezden gelemeyeceğimize göre, oturup konuşacağız.
“Öfke ile kalkan zararla oturur.”
Zaman Eyy Rusya demenin zamanı değildir.
Bunun farkında olan iktidar, Aylardır Ankara-Moskova hattında geziniyor, heyetlerin biri geliyor, biri gidiyor.
Son gelen heyet ile de mutabakat sağlanamadı.
Suriye konusunda Rusya ile anlaşamıyoruz.
İşte size yeni bir haber: “Rusya ile mutabakata vardık.” Neyin mutabakatı? Görüşmelere devam mutabakatı…
Sağ olun, var olun.
Türkiye’nin bekası için;
- Suriyeli göçünü güvenli bir bölgede tutmak,
- Terörün ülkemize geçişini önlemek zorundayız.
Rusya ve Esad olmadan bunu nasıl yapacağız?
Bu sorunun cevabı yok.
Esad, Rusya’yı da arkasına alarak, göçler ile Türkiye’yi sıkıştırmayı ve kendisine muhalif Sünni Arapları Suriye’den çıkarmayı amaçlıyor.
Sivillerin arasında radikal dinci teröristler de olabilir.
Bu konu üzerinde özellikle durulmalıdır.
Türkiye Suriye sınırına sürekli askeri yığınak yapıyor. Bunun iki nedeni olabilir.
Birincisi gerektiğinde Suriye topraklarına girip savaşmak, İkincisi ise caydırıcı olmaktır.
Savaşmak çözüm getirir mi?
Bence en iyisi, Suriye’nin toprak bütünlüğü içerisinde Türkiye’nin çıkarları da gözetilerek bir çözüm yoluna ulaşmaktır.
İdlip bir Suriye toprağı olduğuna göre çözümü de toprak bütünlüğü içerisinde aranmalıdır.
Yeter ki, bizim güvenliğimizi tehdit etmesinler.
Rusya ile kurulan bu ilişkilerden rahatsız olanlar ne yapıyor?
Olayları provoke peşindeler.
Bölgede ABD- İsrail ekseninde hareket eden güçler, Rusya ile ilişkileri bozup, bizi Ortadoğu bataklığının içine çekmek istiyorlar.
Birden dostluk, müttefiklik mesajları yağmur gibi yağmaya başladı.
Hayırdır inşallah.
ABD, Suriye’nin doğusunda terör örgütü PKK’YPG ile petrol bölgesinden çıkmak istemiyor.
Bölgede; Rusya, Körfez ülkeleri, İsrail, İran ve ABD…
Kimin eli kimin cebinde belli değil.
ABD’li uzmanların sekiz Türk’ün şehit edilmesinden sonra “İdlib savaşında, Suriye veya Rus kuvvetlerinin, Türk gözlemci noktalarını hedef alması, ABD’nin Ankara ile yakınlaşması için bir fırsat teşkil edebilir” değerlendirmesini manidar buluyorum.
Ne diyor ABD?
“NATO müttefikimiz Türkiye’nin yanında duruyoruz ve hayatını kaybedenler için Türk hükümetine taziyelerimizi sunuyoruz.
Türkiye’nin meşru savunma eylemlerini tamamıyla destekliyoruz. Bu konu hakkında Türk hükümeti ile görüş alışverişinde bulunuyoruz.”
Hoppala… “Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü?”
Gözlerimiz yaşardı.
Olaylar da bu yönde gelişiyor.
Türkiye’yi tehdit eden, PKK/YPG’ye destek veren sen değil misin?
Buna benzer açıklamayı 5 yıl önce Rus uçağının düşürülmesi üzerini de yapmışlardı.
“Türkiye haklı, destekliyoruz.”
Acaba ABD, Türkiye’yi Rusya ve Rejim güçleri ile karşı karşıya getirmeyi mi planlıyor?
Aman dikkat!
Bazı kışkırtıcı ve ajite edici eylemler her an gündeme gelebilir.
“Şam’a girelim, zalimleri yerle yeksan edelim” sözleri gerçekçi değildir, iç politikaya yönelik mesajlardır.
Rus haber ajansı TASS Türk askerlerinin Rus güçleri ile birlikte yapılan ortak devriye görevine Pazartesi günü katılmadığını bildirdi.
Gene dış politika sorunuyla karşı karşıyayız.
“Rejim Güçleri” denilen kimseler, aynı zamanda hâlihazırdaki Suriye Devlet güçleridir.
Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’un söyledikleri: “Eğer Suriye’nin toprak bütünlüğü savunuluyorsa rejimle anlaşarak, Suriye sınırında güvenli bir bant oluşturacak adımlar atılması lazım.”
Ama Türkiye Rejim güçleri ile anlaşmak istemiyor. Rejimle anlaşmak denek, Rusya ile anlaşmak demektir.
Milli çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa o yapılmalıdır.
Olmazsa ne olur?
Suriye politikamız ABD- İsrail ekseninde buluşur.
Vatandaş şunu dillendirmeye başladı: “İdlib’te kimi, neye karşı korumak için asker bulunduruyoruz?”
Bunun cevabı net değil.
“TSK ve Suriye ordusu arasında yaşanan çatışmanın ABD’nin provokasyonu” olduğunu iddia edenlerin sayısı da bir hayli fazla.
Bilindiği gibi; ABD, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile Suriye’deki Kürtleri federasyon çatısı altında bir araya getirmeyi amaçlıyor.
Çıkarlarına hizmet ettiği sürece HTŞ ve PKK/YPG direnişçi…
Anladığım kadarı ile Suriye’de bilerek ya da bilmeyerek İsrail’in güvenliğini sağlayacak Kürt Devletine doğru gidiyoruz.
ABD ortaklığı bizi oraya götürecek.
Büyük İsrail Projesi adım adım uygulanıyor.