Terör örgütü PKK’nın üs bölgesi Gara ‘ya 10 Şubat’ta başlatılan Pençe Kartal-2 Harekâtı acı bir şekilde sona erdi.
Yetkililer “son derece özel ve kritik bir harekât” olarak nitelendirmesine rağmen, başta ABD olmak üzere harekâttan birçok kaynak haberdardı. Muhtemelen PKK’ya da sızdırıldı.
Güvenlik güçlerimizin canı pahasına gerçekleştirdiği operasyonlarda; 3 şehit verilirken, 53 terörist etkisiz hale getirildi. Lakin bir mağarada uzun süredir rehin tutulan; asker, polis ve sivil devlet görevlisinden oluşan 13 vatan evladının… PKK, tarafından infazı ortalığı karıştırdı.
Muhalefetin, “Bu operasyon siyaseten yapılmıştır ve başarısızdır” söyleminin yansıra; bazı HDP yöneticileri, “Hava harekâtı sırasında vurulmuştur” iddiasını dillendirilmeye başladı.
Neler oldu, Gara ‘da? Açıkça ifade etmek gerekirse, Gara Operasyonu’nun sonuçları planlandığı gibi başarılı bir şekilde gerçekleşmemiştir.
Gara ’da önemli bir PKK yöneticisinin bulunduğu istihbaratın alındığını ve oraya bir operasyon düzenlendiğini düşünüyorum. Bu kişi, muhtemelen PKK lideri Murat Karayılan’dır.
“Bu harekât için maksatlardan birisi ve belki de siyaseten de en önemlisi rehineleri kurtarmak idi ise külliyen başarısızdır.” Rehinelere yönelik operasyonlarda taktik ve stratejiler farklıdır. Özel sayıda bir ekiple, nokta operasyonları yapılır. Hava kuvvetleri destek görevi ifa eder.
Her operasyonda elbette başarı garantisi yoktur. Operasyonu ne kadar iyi planlarsanız planlayın, bir aksilik ya da yanlış istihbarat çıkabilir, zayiat da verilebilir. Operasyonda büyük bir kusur var mıydı? Bu mesele, uluorta değerlendirilemez, ciddi bir uzmanlık bilgisi ve detay gerektirir. Bu operasyonları tartışılır kılan, sorumluların çelişkili ifadeleri ve hamasi nutuklarıdır. Devlet aklı, sakin ve sağduyulu olmayı gerektirir.
Muhalefetin, 13 rehinenin ve 3 şehidin verilmesi olayını sorgulaması, açıklayıcı ve tatmin edici açıklamalar beklemesi normal sayılmalıdır.
Dünyanın her yerinde başarısız operasyonlar sorgulanır. Murat Karayılan’ın yakalanması ve PKK hedeflerinin yerle bir edilmesi veya 13 rehinenin sağ olarak kurtarılması gerçekleşseydi, İktidar cenahı bunu şova çevirecek miydi?
Buna kimse, “hayır” diyemez.
Türk halkı sevince boğulur, her şeyi unuturdu! İktidar ise inanılmaz bir destekle karşılaşırdı.
Bu olmadı. Yetkililerin açıklamasına göre, harekâtın başlangıcında sözde mağara sorumlusu terörist tarafından 13 rehine şehit edildi.
PKK, kalleş ve cani yüzünü yine gösterdi. İktidarın da beklediği umutlar kayboldu. İktidar cephesi sert eleştirilere maruz kalacağını bildiği için hemen karşı saldırıya geçti. Ve başladı bombardımana…
“Hepsinin intikamını aldık. 53 kişiyi de biz etkisiz hale getirdik”, “Evlatlarımıza ve ailelerine çektirdiklerinin hesabı soruldu, sorulacak”, “ Murat Karayılan’ı yakalayıp bin parçaya bölmezsek, bu millet ve şehitlerimiz yüzümüze tükürsün” söylemleri birbirini takip etti.
Bu tür operasyonlarda sayısal çoğunluk hesabıyla kıyaslama yapmak doğru bir değerlendirme değildir. Millet, canını acıtan, yüreğini yakan, sayısı kaç olursa olsun vatan evlatlarının şehadeti ile ilgilenmektedir. Karşısına binlerce ölü terörist koysanız bile acısı dinmez.
“Ateş düştüğü yeri yakar.”
Ayrıca bizim devlet kültürümüzde, devlet konuşmaz ve tehdit etmez. Gereğini yapar. Devlet adamlarından işini iyi yapması ve sağduyulu davranması beklenir. Sert söylemler ve gerginliği artıracak duygusal konuşmalar yapmaları yanlıştır. Ancak suçluların cezasız kalmayacağını, hakkın hukukun er ya da geç yerini bulacağını ifade edebilirler.
Bu açıdan bakıldığında, operasyon sonuçlarının milli üzüntümüzü ve milli kararlılığımızı yansıtan bir şekilde vakur ve duygulu bir konuşmayla açıklanması gerekirdi.
Hem de en üst ağızdan…
Parti çıkarları bir tarafa bırakılıp, “sevinç ve kederde birlik” sorumluğuna uygun davranılsaydı, daha iyi olmaz mıydı?
Muhalefeti de yanına alarak… Olmadı.
Son dönemlerde “iyi” ve “başarılı” işleri siyasilerin, “kötü” olayları ise bürokratların veya komutanların açıklaması da moda oldu. Bu yöntem siyasileri sorumluluktan kurtaramaz!
Ne yaptı iktidar cephesi? Şehitlerin kanı kurumadan, “coşkulu” parti kongrelerine devam edildi. Kongrede şehit annesi aranarak şehitlik üzerine övücü sözler söylenerek taraftar coşturuldu. Doğrusu, bu aramanın cumhurbaşkanlığı makamında yapılmasıydı!
Perinçek, “13 ölü ile yas ilan edilmez” dedi. Kaç şehit olunca yas tutacağız? PKK liderine Kandil’de kırmızı gül sunmasını bu millet unutmadı! Bakmayın siz onun iktidar cephesinde yer almasına…
Onu bilen bilir, bilmeyen kendi bilir!
MHP lideri ise bildik nutuk ve söylemlerine devam etti. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…” Ne yapılacak? Onu söyleyin de, bu milletin ciğeri biraz soğusun.
Sorumluluğu üstlenmesi ve sağduyulu davranması gerekenler, topu yine muhalefete attı. Ve bildik kayıkçı kavgası yeniden başladı.
İYİ Parti ve CHP’yi, PKK destekçisi olarak söylemlere konu etmek veya suçlamak milli birlik açısından tehlikeli bir yoldur. Onlar da cevaplarını verdiler: “PKK lideri Öcalan’ın bildirisini okutan, oy için İstanbul seçimlerinde, Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkmasına izin veren ve çözüm sürecinde PKK’ya hareket alanı tanıyan iktidardır.” “Ya Dolmabahçe Mutabakatı…”
Hamasi nutuklar atmak ya da muhalefeti suçlamak bu gerçeği değiştiremez. Doğru olanı ciddi bir muhasebe yapılması ve sorumluluğun üstlenilmesidir.
Hele parti değil, devlet görevi yapanlar…
Toplumun geniş kesimleri buna tepki gösteriyor. Ve Harekâtın siyasi sonuç beklentisi ile yapılmış olabileceğini konuşuyor.
Hadi çık işin içinden!
Bu tartışmalar bitmez. Millet, “Bu soruna öyle ya da böyle çözüm bulun” demektedir. 2018 yılından beri söylenir: “Kandil’e az kaldı. ‘Kandil’e şöyle, böyle gideceğiz, orada bir hain yapıyı bırakmayacağız.” Ne Kandil’e varıldı, ne de yerle bir edildi. Az ötedeki Kandil’e bir türlü ulaşamadık.
Güvenlik politikalarını siyasete alet etmek ya da bunda siyasi söylem çıkarmak alışkanlığından vazgeçilmelidir.
Hâlâ PKK’yı aklamaya çalışan hainler var. Bunu biliyoruz. Lakin oturup sessizce düşünmesi gerekirken, hiçbir şey olmamış gibi şehitleri istismar eden bir güruh da var. Yok, mu sayacağız?
40 yıldır bu hain yapı ile silahlı mücadele sürüyor ve ülkenin kaynakları terörle mücadeleye harcanıyor. “Biz nerede hata yapıyoruz?”
Bununla birlikte, PKK terörü söz konusu olduğunda, HDP’nin eleştirilmesi doğal karşılanmalıdır. Zira HDP bir Türkiye partisi olamamış, PKK ile arasına mesafe koyamamıştır. Lakin çözüm, HDP seçmenini PKK’ya itmek olmamalıdır. HDP içerisinde Kürtlerin haklarını demokratik yöntemlerle savunmak isteyenlerin sayısı da az değildir.
Duygusal değil, akılla hareket etmek gerekir.