Şanghay, Çin Halk Cumhuriyeti’nin en büyük, dünyanın da sekizinci büyük şehridir.
Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ya da “Şanghay Paktı” adını teşkilâtın ilk toplandığı yerden yani Şanghay kentinden almaktadır.
Şanghay beşlisinin yapısı…
Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan´ın 1996 yılında oluşturdukları yapılanma “Şanghay Beşlisi” olarak anılmaktadır.
Bu örgüt 2001´de Özbekistan´ın katılımıyla üye sayısını altıya çıkartmıştır.
ABD karşıtı ilk ciddi adımı da, 2005’te atmıştır.
ŞİÖ zirve toplantısında, ABD’ye Orta Asya’daki askeri varlığına son verme çağrısı yapılmıştır. Bunun üzerine, Özbekistan’daki ABD askerleri ülkeyi terk etmişlerdir.
Türkiye 2012´de, Şanghay İşbirliği Örgütüne “Diyalog ortağı” olarak katılmıştır.
“Tek kutuplu dünya kabul edilemez” anlayışı ile hareket eden örgüt, ABD´ye karşı etkili bir kutup oluşturmaktadır.
Hindistan, İran, Moğolistan ve Pakistan gibi ülkelerde, örgütte gözlemci olarak bulunmaktadır.
ŞİÖ; güvenlik, ekonomi ve kültür alanlarında işbirliği öngörmektedir.
Bu örgütün aslında iki amacı bulunmaktadır.
Birincisi; ABD ve Batı´ya karşı alternatif, etkili bir blok oluşturmak…
İkinci ise; terör, ayrılıkçılık ve aşırılıkla mücadele adı altında bu coğrafyada yaşayan halk ve uygarlıkları kontrol altında tutmaktır.
AB, her dönemde ikiyüzlü…
İlklerden olmamıza rağmen, AB, bizi tam 53 yıldır oyalamaktadır.
AB, üyeliğimizi geciktirmekte ve süreci belirsiz hale getirmektedir.
AB, Türkiye´nin bulunduğu coğrafyayı, jeopolitik gerçekleri ve güvenlik sorunlarını görmek istememektedir.
AB, terör konusunda duyarsız davranmakta, hatta terörü desteklemektedir.
Bu durum, AB´nin Türkiye´yi birliğe alma niyeti olmadığını, ancak Türkiye üzerindeki kontrolü de kaybetmek istemediğini açıkça göstermektedir.
Bu danışıklı dövüştür, iki yüzlülüktür…
Karşılıklı oynanan oyundur.
AB’nin darbeye karşı tutumu…
Batı; 15 Temmuz darbe girişiminde, beklenen demokratik tepkiyi gösterememiş, Türkiye´ye destek olmamıştır.
Olağanüstü Hal uygulamalarını; insan hakları, evrensel hukuk kuralları ve özgürlükler açısından sakıncalı görerek eleştirmiş, otoriter bulmuştur.
Özellikle siyasilerin ve gazetecilerin tutuklanması gerginliği artırmıştır.
AB´ye ve AP’ ye çekilen restler ve NATO toplantısında söylenenler, bu kapsamda değerlendirilebilir.
Şanghay İşbirliği Örgütü olursa, NATO olur mu?
Türkiye NATO üyesi statüsüyle Şanghay İşbirliği Örgütüne üye olamaz.
NATO´dan çıkılması gerekir.
Doğru olan; NATO´ya da fazla güvenmeden, NATO içerisinde kalmaktır.
Şanghay İşbirliği Örgütü, Avrupa Birliği’ne Alternatif Olabilir mi?
ŞİÖ üyelerinin ekonomik ve siyasi yapısına bakıldığında, “olamaz” denilebilir.
ŞİÖ ülkelerinin hiçbirisinde gerçek anlamda demokrasi yoktur. Demokrasi yoksa ilerleme de zorlaşmaktadır.
Otoriter rejimlere sahiptirler.
İnsan hakları, özgürlükler ve evrensel hukuk kuralları uygulamaları tartışmalıdır.
ŞİÖ ülkelerinde, fert başına düşen gelir çok düşüktür.
ŞİÖ; ekonomik ağırlıklı değil, daha çok güvenlik ağırlıklı bir örgüttür. Üye olunması demokrasiye ve ekonomiye zarar verebilir.
“Körle yatan şaşı kalkar” ya da “üzüm üzüme baka baka kararır.”
Türkiye, AB´yle gerilen ilişkilerden dolayı Şanghay İşbirliği Örgütü’nü gündeme getirmiştir.
Siyasi İrade Şanghay İşbirliği Örgütüne gerçekten girmeyi istemekte midir?
Siyaset, ŞİÖ’ ye girmeyi seslendirmektedir. Bu da “Yeni yol arkadaşları bulmakta gecikmeyiz” sözleri ile ifade edilmektedir.
Ben, Türkiye’nin ŞİÖ’ ne üye olacağını düşünenlerden değilim.
Yapılan girişimlerin, “Şanghay 5’lisi içerisinde Türkiye niye olmasın?” gibi söylemlerin, iç ve dış politikaya yönelik taktiksel olarak gündeme getirildiğine inanıyorum.
Türkiye davasında haklıdır.
Ancak güçlü olmadan haklı olmak işe yaramamaktadır.
Keşke Türk-İslam bloğu kurulabilse…
Ama dünyadaki mevcut politik dengeler buna müsaade etmez.
Türkiye bu durumda neler yapmalıdır?
Türkiye önce kendine güvenmek zorundadır.
AB dâhil, ekonomik ve siyasi olarak hiçbir ülke ve örgüte bağlı olmadan ayakta kalabilir.
ŞİÖ üyeleri ile gelecekte ihracatımızı arttırma potansiyelimiz açısından iyi ilişkiler kurulabilir.
ŞİÖ ile statü, “Diyalog Ortaklığı”ndan, “Gözlemci Ülke” konumuna getirilmeye çalışılabilir.
O kadar…
Bununla birlikte, ihracatımızın yüzde ellisini gerçekleştirdiğimiz AB ile ilişkileri göz ardı edemeyiz.
Aksi halde ekonomi sarsılır, çıkmaza girer.
Dış politikada küslük ve kin duymak olmaz.
Batıdan kopmadan doğuda var olmanın yollarını bulmalıyız.
Bu da karşılıklı suçlamalarla değil, derin bir diplomasi ile olur.
Hukukun üstünlüğü, insan hakları, evrensel değerler gibi AB normları…
Onlar için değil, kendi ülkemizin insanı için.
Biz bunu biliriz, bunu söyleriz.