Türkiye zor günlerden geçmektedir.
Siyasi, iktisadi koşullar…
Hukuk devleti mekanizmasının gereği gibi işletilememesi…
Terörle mücadele…
Ortadoğu’daki gelişmeler ve dış politika…
Türkiye gerçekten dar boğazdan mı geçmektedir?
Bu konuda bir uzlaşı yoktur.
Bilakis, siyasi çekişme söz konusudur.
İktidar ayrı, muhalefet ayrı telden çalmaktadır.
Muhalefet, ülke manzaraları için kara bir tablo çizerken…
İktidar, coşkun bir lafazanlıkla her şeyi tozpembe gösterme çabası içerindedir.
Kimse rasyonel akıl yürütme biçimleri ile ilgilenmiyor.
Bu durum, siyasal açıdan tam bir yarılmadır.
Aklıselim insanlar, bu siyasal yarılmada bir tarafta mevzilenmek yerine, ülke için çıkış yolları aramaktadır.
Ülkemizin öncelikli sorunları ve çözüm yolları nelerdir?
Bugün cevap aranan temel soru budur.
Siyaset ise bu yolda bir vasıtadır.
Bu soruya cevap üretmesi gereken stratejik, kurumsal yapılar çalışmıyor.
Çalıştırılmıyor.
Verilen raporlar ise gerçeği yansıtmıyor.
Önemli bir sorun olarak görülmeyen, birçok sorunu günlerce tartışıyoruz.
Bedelli askerlik…
Acun, Şeyma ayrılığı…
Dirilişin mi, Sen Anlat Karadeniz’in mi reytingi yüksek…
Eskiden evlilik programları, şimdi ise “yemekteyiz…”
Kim kimle resim çektirmiş…
Yıllar önce camiler ahır olarak kullanıldı mı, kullanılmadı mı?
Kumpaslar, ihanetler, siyasi dedikodular, kulisler…
Yeni gibi parlatılıp halkın önüne getirilen, yıpranmış, eski tüfekler…
Cumhuriyet karşıtı Fesliyi ziyaret…
Önceden belirlenen sanal gündemler…
Bunların hiç biri benim derdime çare değil.
İlgilenmiyorum.
Eşit yurttaşlıkta; imtiyazsız, vesayetsiz bir yapı…
Bu yönüyle toplumsal barış ve adaleti sağlayarak, bireylerin özgürlüklerini tesis eden çağdaşlaşma…
İşsizlik ve çaresizliğin bitirilmesi…
İnsan yiyen vahşi kapitalizmin yerine, yerli ve milli bir kalkınma hamlesi…
“Millete bu yapı içerisinde nasıl hizmet edebiliriz ?” arayışları…
Tüketim ve gösteriş toplumundan, yüksek teknolojili üretime geçiş…
Milli ve manevi değerlerde görülen yozlaşmalar…
Kaybolan siyasal ahlak ve ideolojik tutarlılık…
Evrensel değerlere sahip çıkma…
Devletin güvenliği ve milli beka…
Bunları ülkenin gündeminden kaçırıyoruz.
Böyle olunca da sanal âlemde ve bazı kanallarda “mutluluklar ülkesi” filmini seyreder olduk.
Milletin iyi bir hayat yaşama hakkı vardır.
Elin oğlu, her sorununu çözmüş olmalı ki “Mutluluk Bakanlığı” kuruyor.
Biz birbirimizi yiyoruz.
İyi hayat nedir?
Milli gelirden yeterince pay almadan…
Kişi başına düşen milli gelir artmadan…
Yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele etmeden…
İyi hayat olur mu?
Hak, hukuk, adalet tesis edilmeden…
Güvenlik ve huzur sağlanmadan…
Kültür ve sanata eğilmeden…
En önemlisi de toplumsal barış ve hoşgörü olmadan
Mutlu hayat olur mu?
Cevabı siz verin.