Ülkemiz önce 10 ili etkileyen bir deprem felaketi, ardından da Millet İttifakı fay hatlarından meydana gelen siyasi bir deprem ile sarsıldı. İYİ Parti lideri Akşener, “Geldiğimiz noktada, İYİ Parti bir kıskaca alınmış; bir dayatmaya mecbur bırakılmış; tıpkı yıllardır Türk Milleti’ne yapıldığı gibi ölüm ve sıtma arasında bir tercihe zorlanmıştır” diyerek masadan kalktı veya kendi deyimi ile masadan kalkmaya mecbur bırakıldı! Ben de köşe yazılarımda halkın nabzını tutan bir yazar olarak; “Kılıçdaroğlu’nun CB yapacak en deneyimli, devlet tecrübesi olan, dürüst ve bu talan düzeninden hesap soracak bir insan olduğunu ama seçilmesinin riskli olabileceğini” defaten yazdım.
Ne istiyordu, Akşener? İlk turda seçilecek bir aday üzerinde uzlaşılmasını, bunun da ancak Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu ile olabileceğini söylüyordu. Tıpkı anketlerin gösterdiği gibi… Kılıçdaroğlu adaylık konusunda geri adım atmadı ama orta bir yol bulunarak tekrar uzlaşma sağlandı.
Millet İttifakı’nda İYİ Parti’nin kopma noktasına gelmesi, hem İYİ Parti tabanında hem de diğer muhalif kesimlerde derin bir üzüntüye ve endişeye neden olunca, sağduyu ve akıl galip geldi. Ve 2. Millet İttifakı kuruldu! Bu İttifakı kuran bu sefer milletin bizzat kendisi oldu. La Edri’nin dediği gibi “Her gün güneş yeniden doğar. Her gün doğan güneşle yeni umutlar doğar. Yeter ki, siz perdeleri açmayı unutmayın! Millet perdeleri tekrar açtı ve güneşin ışığının eve doğmasına ve umutların tekrar yeşermesine neden oldu.
“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” ve “Ortak Cumhurbaşkanı Adayı” hedefiyle seçim işbirliği yapmış ve yerel seçimlerde zaferle çıkmış olan Millet İttifakı’nın dağılma noktasına getirilmesi, millette şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaratmıştır. Bende de… Sebahattin Ali’nin şu cümleleri beynimde bir film şeridi gibi geçti: “Canım çok şey anlatmak istiyor ama yorgunum, kızgınım. Beynim yorgun, bedenim yorgun, bunca şeyi affeden kalbim bile artık yorgun. Heveslerim yorgun, iyimserliğim yorgun, konuşarak anlaşmaya olan inancım bile yorgun”. “ülkem yorgun ben yorgunum.”
Bu süreçte bilinen güç odakları tarafından servis edildiği aşikâr olan bazı paylaşımları, CHP’li troller… İktidarın gazına gelerek, aslını astarını araştırmadan, “yeme atlayan balık” gibi, düne kadar “demokrasi kraliçesi” ilan ettikleri Meral Akşener’e ağır ithamlarda bulundular. “Akşener Bize İhanet Etti.”, “Akşener Saray’a Bizi Sattı.”, “Barajı Bile Aşamaz.” “Akşener İntihar Etti.”, “Akşener ABD Dayatması ile Masada Kalktı.” Vs. Ne oldu? Tüm iddialar boşa çıktı. Kendi güvenilirliklerine zarar verdiler. Demirel’in deyimi ile “siyasette 24 saat çok uzun bir süredir.” Demokrasinin bir uzlaşı rejimi olduğunu düşünürsek…”Köprünün altında çok sular geçer.”
Bir sosyal medya paylaşımımı burada tekrar ifade etmek isterim: “Ülkede hak hukuk ve adaletin tesis edilmesini istemeyen, demokratik ilke ve kurumların varlığından rahatsız olan, “siyaset üstü” bazı güç odakları var. Onlar “iktidarı kıskaca aldık, sıra muhalefette…” diyorlar. Bu güç, mevcut harami düzeni ve ucube sistemi ayakta tutmak için var gücü ile çalışıyor. Oyuna gelmeyin! İleride yüzüne bakacağınız insanlara hamasi sözlerle saldırmayın! Olmayacak tek şey, İYİ Parti’nin Cumhur İttifakı saflarında yer almasıdır. CB seçiminde kime oy vereceğiz?” Karar belli duruş nettir. “Kime oy vermeyeceğinizi kesin olarak biliyorsanız, kime oy vereceğinizin şimdilik önemi yoktur.” Cumhur İttifakı’na asla oy vermeyeceğiz.”
“Geminin burnunu değil, ufkunu gören kaptandır.” Sağduyulu olmak ve devlet aklı ile hareket etmek gerekir. Bu deneyim kolay kazanılmıyor. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun “uygun bir zamanda Başkan yardımcısı olması” kararı üzerine Altılı Masa’nın düğümü çözüldü. Herkes yerini aldı. Nihayet Cumhurbaşkanı adayı açıklandı. İnşallah memleket için hayırlı olur.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun başından beri cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşuluyordu. Masada sürpriz çıkmadı.
Kılıçdaroğlu, yeni bir “tek adam”, “tek söz sahibi” olmayacak. Önemli kararlar istişare ve uzlaşma ile alınacak. Seçildikten sonra mutabakat metnini bir kenara koyar mı? Parlamenter sisteme geçeceğiz derken, “tek adam” kalır mı? Tahmin bile edemiyorum. Biliyorsunuz, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi” dedikleri bu ucube sistem, tek kişinin idaresi. Sistemin kendisi de “tek adamı” bizzat dayatıyor.
K. Kılıçdaroğlu karakter olarak tek adam rolüne uygun bir lider değil. Lakin “İpler nasıl olsa benim elimde, ben ne dersem o!” diye dayatmasında bulunur mu? Bunu öngörmemekle birlikte, sadece tarihe not düşüyorum. 13 maddelik bir mutabakat metni yayınlandı. Bu mutabakat metnine tüm liderlerin uyacağına inanıyorum.
Bu metinde; “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş… Anayasa, yasa, kuvvetler ayrılığı, denge ve denetleme esasları çerçevesinde, istişare ve uzlaşıyla yönetim… Güçlü ve etkin bir TBMM… Bakanlıklara paralel olarak kurulmuş cumhurbaşkanlığı bünyesindeki politika kurulları ve ofislerin lağvedilmesi… Partisiz cumhurbaşkanlığı gibi hususlar dikkatimi çekti.
Uzlaşmanın akabinde yeni söylemler ve paylaşımlar devreye girdi. AKP’li troller Millet İttifakı’nı, HDP ile masaya oturmakla suçluyor. CHP liderinin mecliste gurubu olan bir parti ile görüşmesi doğal bir olaydır. Bu görüşme, “aynı masada işbirliği yapma” anlamı taşımaz. Bu sözleri MHP’nin “Bilge Lideri!” Bahçeli söylemedi mi? İktidara her şey mubah, muhalefete günah! Böyle bir anlayış olur mu? HDP’nin haklı ve meşru taleplerinin olumlu karşılanmasında bir beis görmüyorum. Özellikle hukukun ve adaletin yeniden inşası açısından… Zira adalet ölürse, devleti de öldürürsünüz.
Bu arada Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Cumhur İttifakı’nı destekleme kararı aldı. Ne var bunda demeyin! Bilmeyenler için yazayım. Mustazaflar ile Dayanışma Derneği, “yasadışı Hizbullah örgütüyle ilişkili olduğu” gerekçesi ile kapatıldı. Bu dernek, Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) adıyla partileşti. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da etkin olan ve eyalet yönetimini savunan DİNCİ- KÜRTÇÜ bir yapılanma. Hem Kürtlere özerkliği hem de şeriat devletini savunuyorlar. Liderleri Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da Saray’da ağırlandı.
Türkiye’nin -Kürtlerin yoğunlukta olduğu- Güneydoğu bölgesinde işlenen çok sayıda cinayetten sorumlu tutulan Hizbullah hareketi de “terör örgütü” kabul ediliyor.
AKP’yi bilmem ama MHP, bunu nasıl içine sindiriyor? HDP ile ilgili dolaylı olarak İYİ Partiyi eleştirenler… Sahi, neredesiniz?
.