Farklılıkları eşsiz bir zenginlik olarak görmek varken…
Giderek ayrışan bir toplum olduk.
Bir kesim diğerine tahammül edemiyor hatta varoluşuna bir tehdit olarak algılıyor.
Modern toplum ötekileştiriyor!
İnsanın en temel arayışı özgürlük, eşitlik ve adalet arayışıdır.
“Ötekileştirme” ve “ayrıştırma” bu arayışların önündeki en büyük engeldir.
Temel hak ve özgürlüklerden yoksun, ayrıştırılmış toplumlar mutsuzdur.
Siyasetçiden korkar, askerden korkar, polisten korkar, işadamından korkar, bürokrattan korkar…
Ne yapacak vatandaş?
Sessiz olmaya alışmış, taraf tutmaya zorlanmış, siyasi ya da kişisel kavgaların içerisine çekilmiş bir halde…
Her günümüz gergin.
Terör ve ekonomik sorunlar nedeniyle herkes geleceğinden kaygılı.
Öte yandan kalbimizi ve aklımızı sürekli meşgul eden fanatik düşünceler…
Kendimizden olmayan bir kesimi dışlıyoruz ya da yok sayıyoruz…
Birbirimizden uzaklaşıyoruz…
Birbirimizi anlamakta zorlanıyoruz…
Ayrıştırılıyoruz ya da ötekileştiriliyoruz…
Kendi değerlerimizi, başkalarının değerlerini aşağılayarak ya da küçümseyerek mi koruyacağız?
Birbirini anlayan, dinleyen, tasada ve kıvançta beraber olan toplumlar huzuru yakalarlar.
Farklı grupların birbirini tanıması ve anlaması suretiyle karşılıklı güven tesisi… Farklı yaşam tarzlarına saygı gösterilmesi…
Hakkın, adaletin, eşitliğin üstün tutulması…
Kamu kurumlarının ve siyasetçilerin halkla daha güçlü ilişkiler kurması…
Ötekileştirme ve ayrıştırmayı önlemenin yollarıdır.
Ama nafile.
Bizi millet yapan tüm ortak paydalar; aşınıyor, tükeniyor, yok oluyor…
Farklı kesimler giderek düşman ediliyor birbirlerine…
Öfke ve nefret dili kullanıldığından medenice tartışamıyor…
Kavga ediyor, ölüyor, öldürüyorlar…
Böylece birbirlerini anlamaları güçleşiyor hatta engelleniyor.
Acılar ortak değil.
Sevinçler de…
Ülkemizi ilgilendiren hayati konularda bile bir araya gelme alışkanlığı yok.
Kayıkçı kavgası…
Ne hak derdi var ne de adalet.
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.”
Ülkesini sevenler; toplumu cepheleştirecek tavır ve üsluba yönelemezler, itici ve incitici davranışlardan uzak dururlar.
Anılarımızı ve acılarımızı, birlik ve beraberliğimizi korumayı…
Ortak değerlerimizi öne çıkarmayı…
“Biz ve onlar’’ ayrımına girmeden yaşamayı…
Birleştirici, tüm kesimleri kucaklayıcı bir politika izlemeyi…
Bir anlayabilsek, bir başarabilsek.
Sorunlarımız tabi ki var. Ancak bunları kendimiz çözeceğiz.
Karaçalı gibi kimse aramıza girmesin.
Girmek isteyenler olursa da fırsat verilmesin.
Terör örgütlerinin ya da destekçilerinin sözde “barış” ve “kardeşlik” gibi söylemleri inandırıcı değil.
Marksist, bölücü ya da radikal dinci örgütlerden inayet beklemek zaten saflık olur.
Onların amacı ülkeyi bölmek, halkı ayrıştırmak.
Terörle mücadele edilirken vatandaş incinmemeli, terör örgütlerinin ayrıştırma amacına hizmet edilmemelidir.
Türk milleti; inancına, vatanına, bayrağına sahip çıkar. Birlik ve beraberliğini korur.
Yeter ki kendisini yönetenlere güvensin.
Yeter ki inansın.
Yenikapı buluşmasında gördük bunu.
Dünya değişiyor, hayat değişiyor, biz de değişiyoruz.
Güçlü olanın değil, haklı ve mazlumun yanında olan insanlara…
Güçleri dengeleyen ve denetleyen kurumsal yapılara…
Ahlaki ve hukuksal normları önemseyen yöneticilere…
Baskıcı olmayan, özel yaşama müdahaleci hükümler içermeyen, iktidarın merkezileşmesinin ve keyfi davranmasının önüne geçen, yeni ve özgürlükçü bir anayasaya ihtiyaç vardır.
Ya farklı kesimleri “Türk Milleti” kavramı etrafında kederde ve sevinçte buluşturacağız ya da ayrışarak, ötekileşerek zayıflama sürecine gireceğiz.
Peygamberimiz, “Birlikte rahmet, ayrılıkta ise azap vardır” ikazında bulunmuştur.
Bunun için “Çanakkale Ruhu”na ihtiyaç vardır.
Merhum Mehmet Akif ERSOY ne güzel özetlemiştir.
“Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez
Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez. “