Ümit Özdağ, kendi kurguladığı bir TV programında, bir “intihar saldırısı” gerçekleştirdi. Tabiri caiz ise el bombasının pimini çekti ve partisinin içine attı.
Ve birlikte çalıştığı İYİ Parti İstanbul il başkanı Buğra Kavuncu’yu FETÖ’cü olarak suçladı.
Ümit Özdağ, , İYİ Parti açısından sıradan bir isim değildir. Parti’nin kurucusu, İstanbul milletvekili ve genel başkan yardımcılığı yapmış bir isimdir. Bu nedenle söyledikleri göz ardı edilemez ve “parti içi demokrasi” adı altında geçiştirilemez.
Şu aşamadan sonra İYİ Parti, şu iki şeyi yapmak zorundadır. Birincisi, Ümit Özdağ’ın ortaya attığı iddialarla sonuna kadar hesaplaşılmalı ve tüm iddialara veya her suçlamaya tek tek cevap verilmelidir. İkincisi ise bu yenilir yutulur olmayan iddiaların boş ve mesnetsiz çıkması halinde, vakit geçirilmeden Özdağ partiden ihraç edilmelidir. Bu satırlar yazılırken disiplin sürecinin başladığını öğrendik.
İki tarafa da önyargılı olmadan, yargı sürecini beklemek gerekir. Zihnimizi bulandıran, Buğra Kavuncu ve Özdağ aile dostları olmalarıdır. İki aile birbirlerini uzun yıllardır yakinen tanımaktadır. Ayrıca suçlayan İstanbul milletvekili, suçlanan İstanbul il başkanıdır.
İki tarafta kamuoyunda, “Vatan sevgilerinden şüphe duyulmayacak” insanlar olarak tanınmaktadır.
“Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü.”
İYİ Parti’de Ümit Özdağ’ı, partinin yükselişinin önünü kesmek için kullanılan bir aparat olarak görenler olduğu gibi, iktidar cenahının yönlendirmesiyle hareket eden bir derin stratejist olarak niteleyenler vardır.
Bu görüşleri dile getirenler, İYİ Parti’nin yükselme eğilimine geçtiği şu günlerde bu suçlamaların partinin hayrına olmadığını ifade etmektedir.
Bizim izlenimlerimiz de bu yöndedir.
Ümit Özdağ’ın “FETÖ’cü” suçlamasına maruz kalan İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, mahkemeye gitmiş ve “Ben FETÖ’cü değilim. Ümit Özdağ bana iftira attı” diyerek suç duyurusunda bulunmuştur.
Dönemin hassasiyeti itibari ile önüne gelenin karşısındakini FETÖ’cü olmakla suçladığı ve bunun da dikkate alındığı bir süreç yaşanıyor.
İddia sahibi hiçbir somut delil ortaya koymazken, suçlanan suçsuz olduğunu ispatla uğraşıyor.
Bunun bir an önce önlenmesi lazım. Sadece kuru iddia ve suçlama ile dava açılmasının bir bedeli olmalı, delil ve ispat olmadan suçlama yapan da yargılanmalıdır.
Zira “lekelenmeme evrensel bir haktır.” Türkiye bir hukuk devletidir. Ve hukukun yara alması ekonomik dengeleri de yok etmektedir.
İddia gerekçesi; FETÖ yanlısı olduğu belirtilen Kazak ve Türk işadamlarının oluşturduğu dernek üyeliği ise, derneğe o dönemde devlet kuruluşlarının da destek verdiği unutulmamalıdır. Her olay dönemi ile yargılanır.
Adı geçen derneğin başkan ve diğer üyeleri hakkında da aynı suçlama ve soruşturma yapılmış mıdır? Kişilerin ayrıştırılarak, muhalif olanların suçlamaya tabi tutulması hukuk devletinin, “eşitlik” ilkesine aykırıdır. Ayrıca sadece dernek üyeliği tek başına suça gerekçe gösterilemez.
Son günlerde dile getirilen, “yargı reformu” ümit ederiz ki, sorunlara çare olsun ve Türkiye’nin önünü açsın. Zira ”at izi it izine karıştı.”
Özdağ, açıklamalarından önce genel başkan, Meral Akşener’i bilgilendirdiğini ve “Buğra Kavuncu FETÖ’cüdür” dediğini açıklamıştır.
Meral Akşener ise, ”Konuyu araştıracağım” demiş ve kendince araştırmıştır. Anlaşıldığına göre Özdağ; kendisine somut bilgi ve belge sunmamış, sadece iddialarda bulunmuştur. Her suçlananın kellesi mi verilecektir? Kaldı ki, Akşener konuyu hem MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a hem de Milli Savunma Bakanı Akar’a sormuş, Buğra Kavuncu ile ilgili olumsuz bir bilgi almamıştır.
İYİ Parti’ye kim komplo kurdu, ya da parti içi demokrasinin kuralları gerektiği gibi mi işliyor?
Bir siyasi partide; çok seslilik, fikir ve görüş ayrılıkları, tartışmalar… Demokratik mücadele için gereklidir. Bununla birlikte, bu mücadele medya önünde değil, partinin kendi organları içerisinde yapılmalıdır.
Parti içyapısında; ister kavga eder, ister bağırır çağırır ama sonunda ortak bir noktada uzlaşırsınız. Ve dışarıya da birlik ve beraberlik görüntüsü verirsiniz. Olması gereken siyasi tutum ve davranış budur.
Bu böyle olmamış… Partinin önde gelen bir milletvekili, medyaya planlı olarak çıkıp kendi partisini ve liderini eleştirmiştir.
Bu davranış, “Gemileri yaktım!” ya da “Partiyi eritme görevini aldım! Demektir.
Bu tür davranışlara müsaade edilirse IYI Parti dağılır. Zira Özdağ, evirip çevirmeden doğrudan Meral Akşener’i hedefe koymuştur. Ümit Özdağ’ın çıktığı programlar genellikle tartışma programlarıdır. Ve ülke meseleleri konusunda derin analizlerde bulunur. Bu sefer farklı… Bir yerlerden iyi çalışılmış, derin bir hamle olarak algıladım!
Bu olay; parti içi kavgadan ziyade IYI Partiye çekilmiş bir operasyon mu? Derin bağlantılar konusunda bilgi sahibi değiliz.
Ancak, Özdağ ile zaman zaman birlikte hareket eden muhalif milletvekillerinden, Özdağ’a yönelik yoğun eleştiriler kafaları karıştırıyor.
Kimse komplo ve kumpas sorumlularını sadece dışarıda aramasın! İç destekçileri olmadan dış kaynaklı operasyonlar havada kalır!
İYİ Parti’nin en yumuşak karnı, FETÖ ve HDP algısını doğrudan tetikleyen açıklamalardır.
İYİ Parti, bu iki oluşuma diğer partilerden daha uzak mesafede duran bir partidir. Ne Habur rezaletini yaşatmış ne de Dolmabahçe görüşmelerini yapmıştır. Terör örgütü FETÖ’yü, devlet içerisinde palazlandıran da İYİ Parti değildir. Buna rağmen, yanıltıcı ve yıpratıcı bir şekilde, sistematik olarak içerden ve dışarıdan suçlamalara hedef olmaktadır. Çünkü İYİ Parti tabanı bu iki konuda hassas ve duyarlıdır. Bu nedenle İYİ Partiyi bölüp parçalamak için hamleler terör örgütü FETÖ ya da HDP üzerinden yapılmaktadır.
Nitekim Özdağ, “İYİ Partinin HDP ile ortak anayasa” hazırladığını iddia etmiştir. Sormazlar mı adama… Şimdiye kadar neden sustun, bu konuda ne gibi girişimlerde bulundun? Her adımda yeni iddialar gündeme gelirse şaşırmam!
Tanıdığım ve TV programlarında beğeni ile izlediğim Özdağ, iyi bir stratejist… İyi bir analist… İyi bir hoca… İyi bir Türk milliyetçisi olabilir. Lakin çok kötü bir siyasetçidir. Bence siyaseti hemen bırakmalı ve daha fazla yıpranmadan kendi bilimsel çalışma alanına dönmelidir.
Zira konuştukça batıyor.
Meral Akşener’i çok eskiden bakanlığından beri tanırım. Sonraki yıllarda birkaç kez görüşmüşlüğümüz oldu. Kendisini severim ve önemserim.
Gelecekte Akşener ve partisi İYİ Parti’nin kilit parti olacağına ve Türk siyasetinde belirleyici bir rol oynayacağına da inananlardanım.
Tabi ki, bariz hatalar sürmezse…
Akşener ve partisi kamuoyunda yükseliştedir. Bunu engellemek için bir yerlerde strateji geliştirildiği bilinmeyen bir şey değildir. Kamuoyunda esen güçlü dalgayı iyi kullanıp, tabanın hedefe kilitlenmesi ve kuvvetli bir kampanya ile oy kitlesini artırması gerekirken, iç çekişmeler ve son açıklamalar partiye zarar vermiştir.
“Şüyuu, vukuundan beter!”
Liderlerin kriz zamanlarında gücü test edilir. Akşener ya liderliğini güçlendirerek bu krizden çok güçlü çıkacak ya da partisi iç dalgalanmalar ile birlikte erime sürecine girecektir.
Parti içerisinde bir diğer konu da Koray Aydın tartışmasıdır. Kimse liderin üzerinde bir güç algısı yaratmamalı, parti içerisinde yetki ve güç dengesi mutlaka kurulmalıdır.
Bunda en büyük görev, Koray Aydın ve ekibine düşmektedir.
Günün Sözü: Ağacı kurt, insanı dert bitirir.
Ağaç kurdu, içine yerleştiği bir ağacı veya tahtayı özünden, içten içe yiyerek çürütür ya da kurutur.
Dert ve üzüntü de tıpkı ağaç kurdu gibidir. İnsanı içten içe yıpratır, perişan eder, dayanıksız kılar, yer bitirir.