Türkiye merkezli bir askeri danışmanlık şirketi olan SADAT,ABD’de askeri strateji alanından danışmanlık yapan Amerikalı özel şirketlerin işleyişi hakkında çalışmalar yürüten ve İslamcı kimliği ile tanınan, emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi tarafından28 Şubat 2012 tarihinde kurulmuştur.
Tanrıverdi, sadece askeri bir şirket kurmakla yetinmeyerek, Türk Silahlı Kuvvetler ’den emekli edilen askerlerin kurduğu “Adaleti Savunanlar Derneği’nin” (ASDER) genel başkanlığını da yaptı. Daha sonra Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği (ASSAM) aracılığıyla TSK’nın yeniden yapılandırılmasına yönelik fikirleri ile dikkati çekmeye başladı.
Burada da ABD devrededir. Her kim ABD düşmanlığı yapıyorsa, kendisine ABD’yi örnek alıyor. FETÖ orada besleniyor. Parti kuranlar ya da kuracak olanlar soluğu orada alıyor. ABD’ye rest çekenler ise ABD lideri ile görüşmek için sıra bekliyor. Garip bir çelişki…
“Bazen birbirlerine düşman gözükenler bile aynı merkezde kurgulanıyor” düşüncesine kapılıyorum. Nedendir bilinmez, deli taylarım beni boş bırakmıyor!
SADAT, kendisini uluslararası alanda askeri ve iç eğitim, savunma danışmanlığı ve mühimmat alımı gibi hizmetler veren bir şirket olarak tanımlıyor. Ancak SADAT hakkında kurulduğu günden bu yana farklı iddialar dile getirildi.
SADAT bir ihtiyaçtan mı doğmuştur?Uluslararası alanda birçok güvenlik ve savunma danışmanlığı yapan, askeri yönden zayıf ve yetersiz olan ülkelere savunma danışmanlığı yapan büyük ölçekli özel şirketler bulunmaktadır. “Bizde de kurulsun, ne var bunda?” diyebilirsiniz.
SADAT kuruluş amacını; “İslam ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliği ortamı oluşturmak ve İslam dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak da dünya süper güçleri arasındaki hak ettiği yeri almasına yardımcı olmaktır” olarak açıklıyor.
Muhalefetin ve bazı muhaliflerin SADAT karşıtlığı neye dayanıyor? Erdoğan’ın güvendiği bir isim olan Tanrıverdi, Ağustos 2016’da Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığına atandı Tanrıverdi, özellikle savunma alanında, Erdoğan’ın en önemli danışmanlarından biri oldu.
Tanrıverdi’nin Aralık 2019’da İstanbul’da düzenlenen bir kongrede; “Mehdi’nin gelişine hazırlanmamız gerekiyor” şeklindeki konuşması büyük tepkilere neden oldu. Bunun üzerine, hem başdanışmanlık hem de Güvenlik ve Dış Politika Kurul Üyeliği görevlerinden alındı.
Tanrıverdi’nin görevden alınması iddiaları sona erdirmedi. Bilakis artmasına neden oldu. Neydi o iddialar?
Danışmanlığa atanmadan önce Tanrıverdi’nin,” SADAT örgütü ile 15 Temmuz Darbe gecesi sivillere çok sayıda ağır silah dağıtılmasına öncülük ettiğidir. Görev tamamlanmıştır ama bu silahların şu an kimlerin elinde olduğu bilinmemektedir.”
SADAT bu iddiaları şiddetle reddetmekte; “Sizce 10’dan az danışmanı olan bir şirket, darbe girişiminin bastırılmasında rol oynamış olabilir mi?” denilmektedir.
Yine Putin yönetimine yakınlığıyla bilinen Federal Haber Ajansı, Özgür Suriye Ordusu militanlarının SADAT ekipleri tarafından Libya’ya götürüldüğünü ve Hafter yanlılarına destek verdiğini iddia etmektedir.
Ayrıca SADAT ile ilgili olarak, 15 Temmuz’dan sonra 3 yıl boyunca askeri harp okullarında mülakatları yaptığı iddia ediliyor.SADAT bu iddiayı da yalanladı.
En fazla konuşulan ve tartışılan konu ise SADAT yönetiminin Suriye ile ilgili faaliyetleridir. “2014’te ortaya çıkan MİT TIR’ları skandalına bir yenisi eklendi. Türkiye’den silahların, SADAT tarafından Suriye’de faaliyet gösteren silahlı radikal örgütlere yollandığı iddiası, Sedat Peker tarafından ortaya atıldı. Ne dedi Peker? “Benim üzerimden gönderilen bu malzemelerin Türkmenlere değil, El-Nusra’ya gönderildiğini…” öğrendim.
SADAT, ”Suriye’de herhangi bir eğitim veya örgütlenme faaliyetinde bulunduğuna dair iddiaları” yalanladı. “Türkiye’de yargılanmakta olan Peker’in, kendini aklamak amacıyla bir yandan suçlarını itiraf ederken bir yandan da hedef saptırmak için pek çok isim de zikrederek ‘Çamur at, tutmasa bile izi kalır’ mantığıyla hareket ettiği görülmektedir.”Velhasıl, iddialar ve cevaplar havada uçuşuyor. Bu da en çok Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yani ülke güvenliğine zarar veriyor.
SADAT, “yurtiçinde emniyet teşkilâtına, TSK’ya ve başka hiçbir kuruma, örgüte veya sivil şahsa danışmanlık ve eğitim hizmeti vermemektedir” şeklinde açıklamaları ile eleştirilere cevap vermiş olasına rağmen, devlet ile olan ilişkileri sorgulanmaktadır.
SADAT gibi yapıların Türkiye’nin yararına dost ve müttefik ülkelerle birlikte çalışmasında hiçbir beis yoktur. Bir başka ülkeye düzenli ordularla gitmek ya da onlara silah temin etmek resmi yollarla mümkün olmayabilir. Bu gibi durumlarda özel şirketler devreye girebilir.Sıkıntı, iç politika ve muhaliflerce dile getirilen iddiaların vahametidir. Bunlardan birisi de Akşener’in “silahlı eğitim kampı” iddiasıdır.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener: “Son dönemde üniformalar uzun namlulu silahlarla bazı kişiler ortalıkta dolaşıyor. Bunlarla ilgili çok önemli iddialar var.” Örneğin Tokat ve Konya’da silahlı eğitim kampları bulunduğunu duyuyoruz, bu iddialar söyleniyor. Araştırılırsın ve bize bilgi verilsin.
Bunların seçim döneminde rol alacakları, istenmeyen bir sonuç çıkması halinde karışıklık yaratacakları yolunda yoğun söylentiler var. Bunlardan birisi de SADAT diye bir yapı. İnanın SADAT da diğer yapılar da benim için toz zerresidir. Bu malum yapılar insanları çatışmaların içerisine sürükleyecekler. Şimdiden uyarıyorum ve önlem alınmasını istiyorum.”
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise SADAT merkezine gitti ama içeri alınmadı. CHP lideri aynı mealde açıklama yaparak SADAT ve iktidarı suçladı.“Bina önünde açıklama yapan Kılıçdaroğlu: “Kuruluşun hedefleri arasında gayri nizami harp eğitimi var. Yani, sabotaj, baskın, pusu kurma, tahrip, suikast ve tedhiş. Arapça ‘tedhiş’, Türkçesi de ‘terör’. Bugün Türkiye’de milyonlarca insan varsa ve Suriye’den gelmişlerse bunların buraya gelişlerinde en büyük rolü oynayan da SADAT’tır” dedi.
SADAT hakkında bir inceleme ya da araştırma yapıldı mı? Duymadık. Bu konuda meclise verilen soru önergelerine ise hükümet tarafından cevap verilmedi. Bu suskunluk, SADAT üzerinden yapılan eleştirilerin artarak devam etmesine neden oldu.
SADAT, TSK’de öğrendikleri özel savaş ve silah bilgilerini, teknik ve taktik birikimi, yabancı ülkelerin askeri güçlerine öğretiyor. Bunu biliyoruz. Lakin SADAT, kazandırdığı becerilerden, “sokak hareketleri türü eylemlerde ve gizli etkinliklerden oluşan harekât tekniklerinisivillere de öğretiyor mu? Bunu bilmiyoruz! İşte işin püf noktası…
“İslam ülkelerinin birlik olmasını istiyoruz, bu bizim kızıl elma” diyen SADAT için Erdoğan, “SADAT ve yöneticileriyle yakından uzaktan alakam olmadığı halde, bunun adeta darbeci kuruluş olduğunu söyleyecek kadar terbiyesizleşiyorlar” dedi.
SADAT üzerinden yapılan düello, Türkiye’nin bölgesindeki çatışmalarda üstlendiği arabulucu rolüne ve sınırları dışında yürüttüğü kapsamlı operasyonlara zarar verir mi? Bunu en iyi güvenlik bürokrasisi bilir. İki tarafta temkinli hareket etmek, iç politika uğruna ülke bekasına zarar vermemek zorundadır.
SADAT Yönetim Kurulu Üyesi Sedat Ergün’ün; “Bu vatan kanla alındı, kanla savunuluyor. Bu vatanı Türkiye düşmanları ile iş birliği yapanlara sandıkta teslim etmeyiz… Etmeyeceğiz! Vatan sağ olsun…” şeklinde yaptığı ve sildiği paylaşım kafa karıştırıyor.
Sandığı ıskata kalkan bir zihniyet Cumhuriyetin ve demokratik rejimin düşmanıdır.
Bizim için başka Türkiye yok.
.
Beni AK Parti Milletvekili Sanıp Anlattı’
“Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’dan SADAT ve kurucusu emekli General Adnan Tanrıverdi ile ilgili 15 Temmuz iddiaları geldi. Özdağ, “Adnan Tanrıverdi, 15 Temmuz öncesi birliklerin ele geçirilmesiyle ilgili siviller tarafından çalışmalar yapıldığını, darbe girişimi gecesi birliklerin önüne kamyonların çekilmesini kendilerinin düzenlediğini anlattı.”
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, Ruhat Mengi’ye verdiği röportajda, SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi ve SADAT ile ilgili yeni iddiaları gündeme getirdi. Ümit Özdağ, Adnan Tanrıverdi ile uçakta yaşadıkları bir sohbeti de açıkladı.
“SADAT’la ilgili bir şey anlatacağım: Ankara’dan İstanbul’a gitmek üzere VIP’te oturuyorum, otobüse çağrıldık, otobüs kalktı, yanımda koruma polisi arkadaşla dururken Adnan Tanrıverdi geldi, “Merhaba” dedim, o da “Merhaba” dedi. Sonra ben ona, “Siz Özel Harp Dairesi’nde iken orada ‘isyan bastırma’ ile ilgili bir bölüm vardı, o bölümün başındaydınız, 15 Temmuz gecesi askeri birliklerin önüne çekilen otobüs, kamyon vs.yi siz mi organize ettiniz’ dedim.
Gülümsedi, kabul ederek başını salladı, sonra sohbet devam etti ve ‘Aslında askeri birlikleri ele geçirmekle ilgili daha önceden sivil insanlarla bir çalışmamız da vardı, bunu haber almışlar ve askeri birliklerin siviller tarafından ele geçirilmesini engellemeye yönelik bazı eğitimler yapılmış’ dedi. Ben de ‘Allah Allah çok ilginç’ dedim. Sonra “Çalışmalar devam ediyor mu” diye sordum, ‘Ediyor’ dedi.
“Silahlı çalışmalar var mı acaba bunun içinde’ dedim, ‘Zırhlı birliklerin durdurulmasıyla ilgili çalışmalar var” dedi, bazı şeyler anlattı bunları şu aşamada paylaşmak istemiyorum.
Uçakta ben 1-A’ya oturdum, o 1-F’ye oturdu, yerinden kalktı ve bana kartvizitini verdi ‘Cumhurbaşkanı Askeri Başdanışmanı’ yazıyor. O yerine oturduktan sonra ben de ayıp olmasın diye kalktım kendi kartımı ona verdim, karta baktı ve elini alnına götürerek ‘Aaa Ümit Özdağ’ diye bağırdı.”
Beni bir AK Parti milletvekili zannederek bu kadar açık konuşmuş. Bu konuşmaları inkâr ederse koruma polisi şahittir. Birliklerin önüne belediye kamyonlarının çekilmesini kendisi düzenlemiş ve öncesinde de birliklerin ele geçirilmesiyle ilgili siviller tarafından çalışmalar yapıldığını söyledi. SADAT’a 50 bin lira ödedim ama değdi.”
2017’de SADAT’la ilgili bir bilimsel makale yazdığını ve maddi-manevi tazminat talebiyle mahkemeye verildiğini anlatan Özdağ, “Esasen şirketlerin manevi tazminatı olmaz ama mahkeme maddi ve manevi tazminata hükmetti, üst mahkeme onayladı. “50 bin lira bunun için ödedim ama doğrusu SADAT’ı üzmeye değdi”, diye düşünüyorum.
Bu arada bütün mahkeme sürecinde söylediklerimin hepsi bizzat SADAT Başkanı tarafından, hem de videolarla doğrulanmış olmasına rağmen hâkimler böyle bir karar aldılar, şaşırtıcı değil” diye konuştu.
Doğru ya da yanlış… Ümit Özdağ’ın açıklamaları böyle.