Bugün Türkiye tarihi bir seçime gidiyor. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasakların arttığı bir ülkede değişim olacak mıdır, yoksa adı demokrasi olan daha otoriter bir rejime doğru mu evirileceğiz? Tabi ki son söz milletin olacaktır. Eğer millet, mevcut iktidarın devamından yana tercihini kullanırsa, ekonomi daha da bozulacak, hak-hukuk ve adaletin adı bile olmayacaktır. İktidarın hoşuna gitmeyen gazeteciler, bilim adamları, muhalif düşünceli siyasetçiler ve gençler analarından doğduğuna pişman edilecek ve kurtuluşu ülkeden çıkmakta arayacaklardır.
O zaman bir toplum nasıl aydınlanacak? Bırakın aydınlanmayı, bugünkü halimizi arar duruma geleceğiz. Yasaların iktidara göre işletildiği… “İstediğimi affeder istediğimi içeri tıkarım zihniyeti” ile ülke bir polis devletine dönüşecektir.
Bu yönetimi savunan kadınlar var ya… En çok acıyı onlar çekecek. Tüm haklarını kaybedecekler ve Türkiye erkek egemen bir topluma dönüşecektir. Seçim sürecinde hepimiz gördük ve yaşadık! Parti devleti haline geldik. Ne kural var ne de kurum… Bir ülke düşünün ki; bir liderin ve bir partinin varlığı ile kaderini eşitliyor. Böyle bir ülke gelişebilir mi?
Ülkenin aydın ve okumuşları ülkesini terk ediyor. Orta direk yok edildi. Eğitim, yaz-boz tahtası gibi. Suriye, Afganistan ve Irak gibi ülkelerde savaşçı nitelikte göçler ile demografik yapımız bozuluyor. Suç oranları sürekli artıyor ve her yerde hapishaneler inşa ediliyor. Bakanların uyuşturucu baronları ile resim çektirdiği… Her gün yeni ifşalar olmasına rağmen, suçluların ve katillerin korunduğu… Hırsızlık ve rüşvetin normal karşılandığı, hatta takdir edildiği… Muhalif insanların çeşitli kumpas ve iftiralar ile itibarsızlaştırıldığı bir ülke ayakta kalabilir mi? Bize yolsuzluğu, rüşveti ve eşitsizliği reddeden bir iktidar lazımdır.
Ülkemiz maalesef yapısal bir çöküş yaşadı ve bu iktidar devam ederse felaketi yaşayacağız. Göreceksiniz! Zira bu iktidar döneminde kalitenin ve iyinin değeri kayboldu. Ehliyet ve liyakatin yerini biat ve sadakat aldı. Din istismarı ve ticareti ile akıl ve ahlak da önemini yitirdi! Bunun ağır faturasını asıl evlatlarımız ve torunlarımız ödeyecek… Ekonomik çöküşler sıkıntılı da olsa gün gelir düzelme yoluna girer. Bu iktidarın neden olduğu yapısal çöküşler, toplumsal çöküşlerin başlangıcı oldu ama iktidar hala hayal satıyor.
Bu seçimde çocuklarımızın ve torunlarımızın gözünün içine bakarak karar vereceğiz. Yozlaşmayı, yolsuzluğu, yoksulluğu durduracak adımlar mı atacağız, yoksa birilerinin ikbali ve koltuğu için özgürlüklerimizin yok olmasına mı müsaade edeceğiz? Aslında bu seçimde karar verilmesi gereken konu budur ve gerisi teferruattır. İktidar seçimi kazanmak için her şeyi mubah gören tavrı ile milleti ayrıştırarak kutuplaştırdı. Siyaset dili ağır ithamlar üzerinden ilerledi. “Terörist, vatan haini, bölücü, dinsiz, imansız, illet- zillet, adi-şerefsiz, hırsız… Ne oluyoruz, savaşa mı, gidiyoruz?
Kim dinsiz imansız? İktidara kim oy vermezse dinsiz! Şimdi, memleketin selametini değişimden yana görenleri gidip taşlamamız mı gerekiyor? Gerçi olmadı da değil. Erzurum’da Ekrem İmamoğlu’nu taşlattırmadılar mı? Bize nefret dili kullanmayan ve kendinden olmayanları taşlatmayan bir iktidar lazımdır. Ne çabuk unutturdular geleneğimizi, misafirperverliğimizi?
Bir de Millet İttifakı’na “siz bölücülerle işbirliği yapıyorsunuz” ithamı var ki, evlere şenlik! Kim bölücü? Memlekette elbette bölücü de var hain de. Siz bir kitleyi veya toplumu toptan bölücü ilan edemezsiniz! 21 yıldır iktidardasınız! Bu memleketin istihbaratı, polisi, jandarması ve yargısı emrinizde! Şimdiye kadar suçladığınız ve hala temsilcileri Meclis’te olan bu kesime ne yaptınız?
Bitmiş siyaset zorda kalınca, kendi menfaati ve bekası için serbest atışa geçer. İleri geri savrulur, kirli bir dilden medet umar, yalan söyler, hayal satar. Bunları da ülkenin menfaati ve bekası için yapar! Sözde kendileri için zerre bir şey istemezler! “Şeytanın amellerini süslemesi ”gibi… Korku dağları sardı. Cebiniz için, menfaatiniz için, götürmek için yaptığınız her şey ortaya çıkmaya başladı. Hem de en yakınlarında olan kişilerce… Bir iktidar değişikliği halinde başka ifşaatlar da peş peşe gelecektir. Daha “neler olacak neler…”
Seçim zora girince, “Bize öncelikle din, hürriyet, bağımsızlık, vatan, güç ve birlik lazım” demeye başladılar. Bu söze aklı başında hiç kimse karşı çıkmaz! Din inancı, saygı duyulması ve istismar edilmemesi gereken bir konudur. Yeni iktidar, laiklik ilkesini uygulayarak herkesin inancını serbestçe yaşamasını sağlayacaktır. Bize dini istismar etmeyen bir iktidar lazımdır.
İnancı, dünya görüşü ve hayat tarzı ne olursa olsun, bireylere hak ve özgürlükler tanınmazsa ülke otoriter bir rejime dönüşür. Bu nedenle yeni iktidar, hak ve özgürlükleri genişletecek yasal düzenlemeleri ivedilikle yapacaktır. Bize hak, hukuk ve adalet diyen bir iktidar lazımdır.
Emperyalist devletlerin güdümüne girerek bağımsız devlet olunmaz. Zira ekonomik bağımsızlığı olmayan bir devletin, siyasi bağımsızlığı da olmaz. Yeni iktidar, tam bağımsız Türkiye için harekete geçecek ve gerekli adımları atacaktır. Hür görüntülü köle olmak istemiyoruz. Bize içerde esip gürleyen, dışarda ise sus pus olan bir iktidar değil, dik duran erdemli bir iktidar lazımdır.
Vatanı korumak bütün vatandaşların en önde gelen vazifesidir. Vatan olmaz ise din özgürlüğü de olmaz. Hamasi nutuklar ve beka aldatmacası ile vatan korunmaz. Demografik yapımızı değiştiren stratejik göçler ve yabancılara toprak satışı sınırlandırılmalı… Suriyeli ve Afgan mülteciler behemehâl ülkesine geri gönderilmelidir. Bize kendi halkının menfaatlerini koruyan ve önceleyen bir iktidar lazımdır.
Askeri ve ekonomik açıdan gelişmemiz ve bağımsız hareket edebilmemiz için nitelikli insan, bilim ve teknolojik güce ihtiyaç vardır. Yeni iktidar, beyin göçünü durduracak ve ileri teknoloji için gerekli tesisi ve kuruluşları hızla tamamlayacaktır. Bize stratejik askeri ve ekonomik tesisleri satmayacak bir iktidar lazımdır.
Bu ülkede en büyük ihtiyaç olan şey; birlik ve beraberliğimizdir. Birlik olmadan milli güç sağlanamaz. Yeni iktidar, insanları ayrıştırmadan ve kutuplaştırmadan herkesi kucaklayacak, devlet makamlarında biat ve sadakat değil liyakat esas olacaktır. Bize partili Cumhurbaşkanı değil, tüm milletin saygı duyduğu tarafsız Cumhurbaşkanı lazımdır.
Yeni iktidarın ilk adımı da işinin ehli ve liyakatli yöneticileri iş başına getirmek ve orada tutmaktır. Bugün böyle bir iktidar söz konusu değildir. Bu iktidarı değiştirmek benim ve benim gibi düşünenlerin tercihidir.
“Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 140 ülke arasında 116. sırada yer almaktadır, yani Çin, Rusya, İran, Kuzey Kore gibi despotik ülkelerle aynı ligde yer alıyoruz. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Yolsuzluk Algı Endeksi’nde ise 101. sıradayız. Basın özgürlüğü ve akademik özgürlüklerde yine geri sıralardayız.”
AK Parti iktidarı Türkiye’yi hukukun olmadığı, insanların güvenlik endişesi taşıdığı, özgürlüklerin baskılandığı, ekonominin dibe vurduğu bir ülke haline getirmiş bulunuyor. Bize kayıtsız şartsız hukuku ve özgürlükleri savunan bir iktidar lazımdır.
Ona göre tercihini yap ve oyunu kullan!