Sevgi, Allah’ın bir nimetidir, kaynağı ve yaratıcısı da O’dur.
Sevgi; dünyevi değerlere duyulabileceği gibi manevi değerlere de sevgi beslenir.
Bazı insanlar genellikle dünyevi değerlere öncelik verir. Servet ve makam hırsına kapılarak, onların sevgisine kendilerini heder ederler.
Yaratıcı, kullarının kalbine ve tüm benliğine sevgiyi yerleştirmiştir. Ancak, sınırsız ve ölçüsüz sevgi yoktur.
Sevmek gibi nefret de insanda var olan bir duygudur.
Yaşananlar ve çekilen çileler…
Karşılaşılan güçlükler ve ihanetler…
Şeytani niyetler ve çıkar ilişkileri…
Saf sevginin aşınmasına sebep olmuştur.
Benim sevgimde değişti, dönüştü ve farklılaştı.
Herkesi sevecek değilim ya… Bazı insan türlerinden hoşlanmıyorum.
Zaten onlar da beni sevmiyor.
Hatırladığıma göre 2005 yılı idi. Göreve başlayalı bir yıl olmuş, vatandaşa hizmet noktasında canla başla çalışıyordum.
Zamanın milli eğitim bakanı Hüseyin Çelik, Gaziantep’e gelmişti.
Görüşmelerde ilin asayiş durumu da değerlendirildi.
Belediye başkanının, milletvekillerinin ve orada bulunan bazı kişilerin övgü dolu sözlerinin bakanı etkilediğini düşünerek büyük bir haz duymuştum.
Bu esnada bazı düzeni bozulan kişiler, siyasilerin aracılığı ile bazı şikâyetlerini iletince yüzüm asıldı.
Şikâyetler doğru değildi ve yasadışı taleplerdi.
Durumu kavrayan bakan bey, bana hitaben benim unutamadığım şu sözleri söyledi.
“Müdür bey, üzülme! Herkes senden memnun olursa sende bir gariplik var demektir. Eşyanın tabiatına aykırıdır.
Dürüst olursun, hırsızlar sevmez. Çalışkan olursun, tembeller sevmez. Vatansever olursun, hainler sevmez.
Senin icraatlarından memnun olmayanlar mutlaka olacaktır.
Doğru olanı yap, kim ne der düşünme işine bak.”
Ben de meslek hayatım boyunca hep işime baktım. Sevenim de oldu sevmeyenim de…
Ben ise oldum olası birilerini hiç sevmedim, sevemedim.
Ben kimleri sevmiyorum?
Hayat bir mücadele alanıdır, rızkını mücadele ederek çıkaracağı yerde, hâkim güçlere yağcılık yapanları sevmiyorum.
Başlarına gelen sıkıntılara karşı inançlı bir şekilde direnmeyip, ağlayıp sızlayanları sevmiyorum.
Her şeye kendisini layık gören, başkaları için hiçbir çaba harcamayan, egosu yüksek, insaniyetten uzaklaşmışları sevmiyorum.
Söz verdikleri halde yerine getirmeyenleri, sözünde cayanları, gerçekleri çıkarı için çarpıtanları sevmiyorum.
Söyledikleri ile yaptıkları birbirine uymayanları, yapmadıkları şeyleri kendi yapmış gibi söyleyenleri sevmiyorum.
İşledikleri hataların ardından pişmanlık duymayanları, sürekli özünü kirletenleri sevmiyorum.
Haksızlık karşısında susanları, zulme karşı mücadele etmeyenleri, adil ve eşit davranmayanları sevmiyorum.
Kendisine iyilik edenlere nankörce davrananları, gerçeğin üstünü bilerek örtenleri sevmiyorum.
Dünyanın geçici menfaatlerine helal haram demeden gönül verenleri, ahiretini dünya ile değiştirenleri sevmiyorum.
Kendi menfaatleri için insanlara zulmedenleri, doğru ve yararlı işler yapmayanları, her konuda aşırı hareket edenleri sevmiyorum.
Günahı sevap diye yutturanları, dün başka bugün başka olan ikiyüzlüleri ve düşmanı olmayan münafıkları sevmiyorum.
Devlet malını hoyratça harcayanları, kamu kaynaklarını yakınlarına ve yandaşlarına peşkeş çekenleri, ölçüsüz harcama yapan müsrifleri sevmiyorum.
İnsanlar arasında fesat çıkaranları, toplumda yozlaşma ve çürümeye çanak tutanları, yüze gülüp arkadan konuşanları sevmiyorum.
Külhanbeyi gibi böbürlenerek yürüyenleri, imkânı olduğu halde garibana yardım elini uzatmayan cimrileri sevmiyorum.
Büyüklük duygusuna kapılarak farklı kesimleri dışlayanları, şefkati ve merhameti unutanları, her şeyi sadece kendisinin bildiğini zanneden kibirlileri sevmiyorum.
Serveti ve parası ile böbürlenenleri, her konuşmasında paradan puldan bahsedenleri, kula kul olanları sevmiyorum.
Gerçeğini araştırmadan namuslu insanlara iftira atanları, çirkin ve asılsız söylentilerin yayılmasından hoşlananları sevmiyorum.
Toplumu bölenleri, fitne, tefrika ve fesat çıkartanları, tövbe etmiş gibi görünen kriptoları sevmiyorum.
Aklını başkalarına ipotek ettirenleri, bir kulu kendi çıkarları için putlaştıranları sevmiyorum.
Kendi günahlarını bakmayıp, başkalarının gizli ve ayıp yönlerini araştıranları sevmiyorum.
Emaneti ehil ellere vermek yerine; hısım ve akraba, dost ve hemşerilerine, peşkeş çekenleri sevmiyorum.
Allah’ın kendisine verdiği nimetlere şükretmeyenleri, sürekli kendisi için isteyen tatminsizleri sevmiyorum.
Her devirde, her dönemde tarlasını yağan yağmurun altına taşımayı becerebilenleri, bunlara fırsat veren yöneticileri sevmiyorum.
Her şey apaçık ortada iken, gafletten kurtulamayanları, çalışmadan servet peşinde koşanları, en fazla da siyasetin zübüklerini sevmiyorum.
Onlar mı?
Beni hiç sevmezler. Hatta nefret ederler.
Bundan büyük nişan var mı?