Her şey para ve servet değildir. Bunlardan önce gelen insanlık değerleri vardır.
Onur, dürüstlük, sevgi, saygı ve erdemli olmak gibi…
Bazen para ve servet insanın başına dertte açabilir. Baba ile oğlu düşman eder, kardeşlerin arasını açar.
Bir mezar taşına yazılmış dizeleri internette sörf yaparken görünce, ne kadar anlamlı ve gerçekçi diye mırıldandım.
Hem bu dünyada yaşayanlara hem de öbür tarafa gidenlere önemli mesajlar içeriyor.
“Mal bıraktın, mülk bıraktın üşüştük,
Kavga ile niza ile bölüştük,
Biz üç kardeş toprak için dövüştük,
Sen mezarda huzur içinde yat, baba.
Çocukların etsinler diye rahat,
Satmadın da geçindin kıt kanaat,
Evladından sana olsun nasihat,
O dünyada malın varsa sat, baba.”
Bu dizeler mal ve paranın her zaman huzur getirmeyeceğinin bir göstergesidir.
Huzurun ötesinde ocakları da batırır.
Her dönemde, her ülkede tartışılan konuların başında gelir.
Yöneticiler yolsuzlukla ve rüşvetle suçlanır.
İtibarsızlaşır.
İş dünyası haksız ihaleler ile çalkalanır.
İş insanları, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemekle suçlanır.
Herkes birbirine şüphe ile bakar. “Mutlaka çalmıştır, nerede buldu bu kadar parayı?”
“Bu evi nasıl yaptı?”
Helal kazanç bile olsa göze batar.
Kuruşu kuruşuna açıklasan, inandırıcı olmaz.
İnsanlar, inanmak istediklerine inanır.
Bunlara kızan Özdemir Asaf:
“Ne para istiyorum ne de pul…
Tek istediğim var, o da yalansız bir kul” demiştir.
Para insan ihtiyacı için gerekli olan bir metadır, ancak insanı esir etmemelidir.
Yani, paraya bağlı yaşamamalıdır.
Hayat hızla gelip geçmektedir.
Geriye hoş bir seda kalıyor.
Ne demiş? Ünlü düşünür Yunus Emre:
“Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalanan.”
Kim ne götürmüş ki…
“Topraktan geldik, yine toprağa gideceğiz.”
Ama bunları bilen de uygulamıyor.
Yolsuzlukların, hırsızlıkların, rüşvetin, dolandırıcılığın kökeninde para ve servet hırsı yatar.
Yani, dünya malı hırsı…
Ye ye doymak bilmez. “ Kefenin cebi yok!”
Apple kurucu ortağı ve CEO’su olan, 56 yaşında ölen, Steve JOBS son yazısının bir bölümünde:
“Gururlandığım şöhretim ve servetim, ölümün karşısında ne kadar da manasızmış.
Kaybedilen maddi şeyler bulunabilir veya yerine başkası konur.
Fakat kaybedildiğinde bulunamayacak veya yeri dolmayacak tek şey var;
O da “Hayat.”
Tavsiyem; ailenize, eşinize ve arkadaşlarınıza çok kıymet verin ve sevin.
Kendinize iyi davranın ve insanlara değer verin.
Yaşlandıkça ve ümit ediyorum akıllandıkça fark ediyorsunuz ki; 300 dolarlık saat de, 30 dolarlık saat de, aynı zamanı söylüyor.
İç huzurun bu tarz şeylerle elde edilmediğini, anlıyorsunuz.
İster first class, ister ekonomi uçun, bilin ki, o uçak düşerse sizde düşeceksiniz.”
Ne kadar anlamlı ve doğru değil mi?
Bunları yazarken, para ve servet düşmanlığı yaptığım akla gelmesin!
Geleceği güvence altına almak, çoluk çocuk için birikim yapmak için, para da kazanılır, servet te edinilir.
Bunun yanlışı yoktur.
Herkes rızkı için çalışır.
Kastedilen şey; haksız zengin olma ve kul hakkı yiyerek şişmektir.
Neyzen Tevfik, bu konuya bir dörtlükle cevap vermiş.
Öleceğiz bir gün, gömecekler.
Bir kaç gün övecekler,
Sonra kalan malını bölecekler;
Hatta memnun kalmayıp üstüne birde sövecekler.
Allah helalinden kazanmayı ve yemeyi nasip etsin.
Dünya malı kuşkusuz dünyada kalıyor
Kim ne götürmüş de biz götürelim.
***
Kıssadan Hisse Bir Hikâye
Selçuklu Padişahı Sultan Rükneddin, saray görevlisiyle Hz. Mevlana’ya “bir kese altın” gönderdi.
Ancak Hz. Mevlana kabul etmedi ve getiren görevliye dedi ki;
“Onları şu çamurun içine at!”
Görevli şaşırdı ve çaresiz “baş üstüne efendim” dedi ve altınları çamura attı.
Duyan koştu, bir altın bulmak için battılar o çamurlara.
Hz. Mevlana öğrenicilerine döndü ve şöyle konuştu;
“Gördünüz mü çocuklar, işte dünya sevgisi de aynen böyledir.
Girdiği kalbi, böyle berbat eder!”
Bunun üzerine gençler sordu;
“Öyleyse dünyaya çalışmayalım mı efendim?”
Hz. Mevlana şu öğüdü verdi;
“ Hayır, öyle değil. Tersine Müslüman çalışkan olur. Dünyaya çalışın. Ama
sevgisi asla bulunmasın kalbinizde…
Zira paranın yeri, ceptir, cüzdandır. Ama kalp ve gönül değildir.”