Pek fazla TV’de yerli dizi seyretmem. Seyrettiğim nadir yerli dizilerden birisi de ‘Diriliş Osman’dır.
Dünkü bölümünde Şeyh Edebali, Behlül Dana diye bir şahsiyetin sözünü aktardı.
Cahilliğime verin, ilk defa duydum.
İnceledim.
Önüme derya deniz bir düşünür çıktı.
Halife Harun Reşit´in zamanında yaşamış, deli görünümlü veli bir zat olarak bilinmektedir. Dana takma adıdır, divane kelimesi de oradan gelmektedir.
Behlül Dana; bakmasını bilene veli, bakmayan ilmini anlamayana delidir.
Herkese ders olacak hikmetli sözleri kulaktan kulağa dolaşır.
Harun Reşit her şeyi kendisi bilmediğinden…
İhtiyaç duyduğunda yanına getirtir, tavsiyelerini dinlermiş.
Adâleti ile meşhur olan Harun Reşit onun nasihatlerinden çok istifade etmiştir.
Buradan da anlaşılıyor ki, başarılı hükümdarların, padişahların ve liderlerin
Akşemseddinler, şeyh Edebaliler, Hacı Bektaşi veliler gibi akıl hocaları gönül hocaları vardı.
Onlar yetiştirdi dünyaya meydan okuyan o yiğitleri…
Bir de günümüz danışmanlarına bakın…
Gülme tuttu değil mi?
Her lider ya da yönetici Harun Reşit değildir. Yanında bulunanlar da her zaman Behlül Dana olamaz.
Eyvallah.
Ama en an azından bir Behlül ya da yakınından geçen bir benzeri herkese lazım.
Dikkat!
Onlar dalkavukluk bilmezler, daldan dala konmazlar, bukalemun gibi renk değiştirmezler.
Çıkar için mi?
Onu hiç öğrenemediler.
Tarihte yaşayan böyle şahsiyetler özellikle gençlere iyi anlatılmalıdır.
Biz; ot geldik, saman gidiyoruz.
Hiç olmazsa geleceğimizi kotaralım.
Birileri bizi sorgulayan, araştıran, düşünen ve düşündüren şahsiyetlerden uzak tutmuş.
Farabi de bunlardan…
Tüm Müslüman Dünyası kan ağlıyor.
Müslüman liderler ya sus pus ya da hamasi nutuklar peşinde.
Kılavuzu karga olanın başı dertten kurtulmazmış.
Gelin Harun Reşit ile Behlül Dana ’ya sözü bırakalım!
Saray ve Kabir
Bir toplantıda Harun Reşit kendisiyle buluştu: “Çok zamandır seninle görüşmek istiyordum” dedi.
Behlül : “Ben böyle arzu duymadım” diye cevap verdi.
Buna rağmen Harun Reşit kendisinden yine nasihat istedi.
“Ne nasihati istiyorsun? Şu saraya bak, bir de kabirlere bak! Bunlardan ibret almayan, nasihat almayan nelerden alır!
Hâlin ne olacak, ey müminlerin emiri!
Yarın Cenabı-ı Hakkın huzuruna çıkacaksın. Büyük küçük yaptığın her şeyden sual olunacaksın. Bunlara nasıl cevap vereceksin iyi düşün!
Bu hesap zamanında aç ve susuz olacaksın, çıplak bulunacaksın. Orada bulunanlar sana bakıp gülecekler.
Perişan hâlin orada meydana çıkacak, başka nasihati ne yapacaksın?” Dedi.
Her Koyun Kendi Bacağından Asılır
Bir gün halka doğru yolu göstermek için söylediği sözlerden rahatsız olanlar, Harun Reşit´e gidip: “Sultanım, bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Bizi kendi halimize bıraksın. Sonra her koyun kendi bacağından asılır” gibi sözlerle şikâyet ettiler.
Bunun üzerine Harun Reşit, Behlül Dana´yı çağırtıp, halkın isteğini bildirdi.
Behlül Dana hiç sesini çıkarmadan sarayı terk etti.
Birkaç koyun alıp kesti, bacaklarından mahallenin köşe başlarına astı.
Bunu gören halk gülerek, “Deliden başka ne beklenir, yaptığı işler hep böyle zaten” diyorlardı.
Aradan günler geçtikçe, asılan hayvanlar kokuyor, bundan ise bütün mahalle zarar görüyordu.
Kokudan durulmaz hale gelince, aynı kişiler Harun Reşit´e gidip, durumu anlattılar.
Behlül Dana´yı çağırtıp, sorduğunda: “Bir kötünün herkese zararı olduğunu herhalde anladılar. Ben bir şey yapmadım, her koyunun kendi bacağından asıldığını onlara gösterdim” diye cevap verdi.”
Tahtta Oturmak Zordur
Behlül bir gün Harun Reşit’in taht odasını boş buldu ve çıkıp tahta oturuverdi. Bunu gören askerler onu kamçı ile dövmeye başladılar. Askerler vurdukça o:
“Vah Harun Reşit. Vah Harun Reşit!” diyordu.
O esnada halife geldi ve manzara karşısında donup kaldı.
Askerleri uzaklaştırdıktan sonra:
“Ey Behlül! Bu ne hâl?” diye sordu.
Behlül:
“Senin için ağlıyorum. Burada tahtı boş bulup bir an oturdum. Bu kadar kırbaç yedim. Sen ise senelerdir bu tahtın üzerinde oturuyorsun. Hâlin ne olur diye düşündüm.”
Harun Reşit:
“Peki ne yapmam lâzım?” dedi.
Behlül:
“Mademki bu yükün altına girdin. Zulme meyletme. Adalet üzere ol. Böylece tahtında otur” buyurdu.
Ben Uyandığımda Kaybettim Siz İse Öldüğünüzde Kaybedeceksiniz. 🏣
Halife Harun Reşit Behlül Dana’yı bulup getirmelerini emreder. Askerler onu kabristanda bir çukurda uyurken görürler ve daldığı derin uykudan uyandırırlar.
Askerlere çok kızan Behlül:
– “Bre densizler! Ne diye beni uyandırdınız?” der.
Askerler Halifenin emri gereği olduğunu hatırlatır ve Behlül’ü halifeye götürürler. Sultan olup bitenleri dinledikten sonra Behlül’e;
– “Ey biraderim askerlerime ne diye çıkıştın? “der.
Behlül:
– “Rüyamda büyük bir ülkeye padişah olmuştum. Ne güzel şehirlerim, saraylarım hizmetçilerim ve askerlerim vardı. Senin askerlerin beni uykudan uyandırarak devletimi, askerlerimi, servetimi ve tahtımı aldılar.” der.
Halife bir kahkaha atarak:
– “Yahu birader, insan hiç uykudaki padişahlığa itibar eder mi?” der.
Behlül:
-” Sizin sultanlığınız ile benim rüyadaki sultanlığım arasında ne fark var ki?” der.
Halife:
– “Olur mu hiç? Benim ki gerçek senin ki sadece bir rüya idi.” der.
Behlül:
– “Sultan’ım, ben uyandığımda kaybettim, sizse öldüğünüzde kaybedeceksiniz. İkimizde kaybeden olduktan sonra farkımız nedir ki?” der. 🤔
Günün Sözü: “Dünyada maddiyat olarak neye sahip olursan ol öldüğünde kaybedeceksin!”