Anayasa değişiklikleri konusunda yapılacak referanduma bir hafta kaldı.
Seçim sonucunda ne iktidar değişecek ne de Cumhurbaşkanı…
Bu bir seçim yarışı olmadığı halde Türkiye gergin bir oylamaya gidiyor.
Anayasa değişikliği yapılsın mı, yapılmasın mı?
Başka bir deyişle, “Parlamenter Sitemi” mi tercih edeceğiz yoksa Türk tipi “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni mi?
Kendi kaderimizi kendimiz belirleyeceğiz.
İyi ya da kötü…
Vatandaşın oyu kimsenin cebinde değil.
En hakiki anket sandık olduğuna göre…
Söz milletin.
Anayasalar, siyasi parti programları değildir.
Hepimizin güvence altında yaşamasını sağlayacak “ana-yasa” metnidir.
Bu değişiklikler neler getiriyor?
Onu iyice öğrenip, düşünerek karar vermeliyiz.
İkna ederek…
Uzlaşarak…
Karşı tarafı kazanarak…
Ayrıştırmadan… Ötekileştirmeden…
Sonuçta hangi görüşte olursak olalım birlikte yaşayacağız.
“Sel gider kum kalır.”
Barış ve güzellik içerisinde olmak varken…
Hoşgörümüzü eş, dost, komşudan niye esirgeyelim?
Önemli olan nedir?
Demokratik hukuk devletini kalıcı kılmak…
Hukuku baskı ve korku aracı olmaktan çıkarmak…
Çoğulculuğu geliştirirken, azınlığın haklarını korumak…
Ceberut devlet anlayışını yıkmak…
Düşünce ve ifade hürriyetine saygılı olmak…
Denetlenebilir ve şeffaf bir devlet mekanizması kurmak…
Devlette savurganlığı önlemek…
Halkın refahını artırmak, adil ve adaletli dağıtımını sağlamak…
Bunlar yapılsın yeter.
Görüntünün de önemi yok söylemin de…
İnsanların mutlu olduğu yerde sistem tartışması yapılmaz.
Ekonomik ve toplumsal istikrar bozulmaz.
Halkın seçtikleri, yasalara göre görevini yapar.
Dayatma görülmez.
Yönetenlere güvenir.
Güçlü bir demokratik hukuk devleti, ülkenin birliği için önemli bir güven kaynağıdır.
Teminattır.
Sancılı bir coğrafyada yaşıyoruz.
Halkımızın kültür, inanç ve etnik farklılıkları var.
Bunu zenginliğe dönüştürerek, ortak değerlerde buluşmalıyız.
Aksi halde bölünür, parçalanırız.
Bu tehlikeyi görmezden gelemeyiz.
Kişisel ve siyasal hesaplarla…
Haksız suçlamalarla…
Kibirli bakışlarla…
Kimse dışlanmasın.
Bir zamanlar haksızlıklara isyan ettik…
Acıları yüreğimizde yaşadık…
Horlandık, aşağılandık…
Hukuksuzluklara maruz kaldık…
Buna rağmen, hak ve özgürlüklere sahip çıktık.
Bugünde aynı cesaret ve kararlılıkla demokrasiye sahip çıkacağız.
Kimse “öz yurdunda garip”, “öz vatanında parya!” olmasın.
Hangi görüşte olursak olalım, hangi partiyi tutarsak tutalım…
Ülkenin geleceği milletin omuzlarına binmiştir.
Gün demokrasi günüdür.
Aldanan ya da aldatılan duruma düşmeden…
Anayasal bir hak olan oyumuzu kullanacağız.
Sağduyulu bir duruş, sakin ve vakur bir davranış geleceğimiz açısından önemlidir.
Sonuç ne çıkarsa çıksın.