Uyuşturucu madde kullanımı, ülkemizde giderek yaygınlaşmakta ve özellikle gençleri ağına düşürmektedir.Bu illet, önlem alınmaz ise geleceğimizi ve gençliğimizi elimizden alıp götürecektir. Bu yönü ile bir beka sorunudur.Zira uyuşturucu madde kullanımı; fiziki tahribatın yanında, insanların akli melekelerini de zayıflatmaktadır.
Türkiye, uyuşturucu madde kaçakçılığında transit bir ülke konumunda iken, günümüzde pazar olma yolunda hızla ilerlemektedir. Ocakları sönen analar ağlıyor ve feryat ediyor. Lakin sesleri yeterince yetkili makamlardan duyulmuyor.
2000’li yıllarda bu konuya dikkat çekmiş, İzmir Narkotik Müdürü olarak ben, Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cahide Aydın, Prof. Dr. Hakan Coşkunol ve İzmir Ticaret Odası’ndan Hülya Dinçel ile projeler ve eğitim çalışmaları yürütmüştük. Allah rahmet etsin, o zamanki devlet bakanı, Işılay Saygın da büyük destek vermişti.
Nereden nereye… O zaman uyuşturucu ile mücadeleyi, sadece esrar ve eroin yakalama olarak gören bazı yöneticiler; “uyuyan aslanı uyandırıyorsunuz, bizim milli ve manevi yapımız uyuşturucu kullanmaya manidir, böyle sorun yoktur” diyerek kullanım boyutunu yok saymışlardı. Başka bir deyişle, sorun halının altına süpürülmüştü. Ve çalışmalar sekteye uğramıştı.
Gelinen noktada madde kullanım yaşı giderek düşmektedir.Bu sorun, diğerleri gibi zamanında yok sayılmasaydı, belki de birçok genç, bu illete yakalanmayacaktı. “Yumurta kapıya dayanana kadar” hiçbir şeyi umursamayan bir yapımız var.
Görev yaptığımız Gaziantep ve Antalya ilinde, madde kullanımı ile ilgili “DOST ELİ! projesi hazırlanarak bu konuya dikkat çekildi. Uyuşturucu kullanan gençler, asla suçlu olarak görülmedi ve onlara “dost eli” uzanarak bu salgın hastalıktan kurtarılmalarına gayret edildi.
Başarıldı mı? Keşke “evet denilebilseydi! Lakin bu projenin uygulandığı Gaziantep ve Antalya’da başarılı sonuçlar elde edildi. Örneğin; uyuşturucu satışının merkezi olarak kabul gören, “Zeytinköy’ün Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Yönden Geliştirilmesi Projesi” bu dönemde hazırlandı ve “Adli Bilimler Dergisi’nde” örnek proje olarak yayımlandı. AYÇOV Başkanı Canan TUNGAR, bu projenin en büyük ortağıydı. Bugün çehresi değişen Zeytinköy’ün kangren olmuş yarasına işte o zaman neşter atıldı.
Gaziantep’te ise dönemin başarılı belediye başkanı Dr. Asım Güzelbey, madde kullanan ve tedavisi gerçekleşen gençlere iş olanakları sundu ve “taş ustalığı, marangozluk vs.” gibi meslek edindirme çalışmaları yapıldı.
“Nereden nereye…”
Bunları neden anlatıyorum? Uyuşturucu ile mücadele, sadece bir kurumun veya birkaç kurumun yapabileceği bir iş değildir. Tüm kurumların, üniversite ve yerel yönetimlerin, STK’lar ve ailelerin koordine içerisinde birlikte çalışmasını gerektirir. Hatta uluslararası iş birliğini…
Uyuşturucu ile mücadele konusunda birçok proje inceledim. Kâğıt üzerinde proje hazırlanması ya da salt bilimsel çalışmalar dertlere çare olmuyor. Teori ve pratiğin birleşerek sahada çalışılması gerekir. Sahanın gerçekliğini yok sayamayız! Saha, kent yöneticilerinin veya duyarsız ilgili kuruluşların sandığından çok daha farklı bir konumdadır
Klişe haline gelmiş tanımlamalar ve projeleri bırakın! Yöneticilerinizi uyutmayı da… “Bizde böyle bir sorun yok. Bizim milli ve manevi değerlerimiz uyuşturucu kullanımına engeldir! Yaptığımız çalışmalar ve projeler sayesinde uyuşturucu kullanımı giderek azalmaktadır” demeye devam mı edeceksiniz?
Kral Çıplak! Bu sorunu yok saymak, sorunları halının altına süpürmek çözüm değildir. Hamasi nutuklarla ve göz boyayıcı beyanatlarla mücadele yapılamaz.
Beyler… Unutmayın ki, “Yangında sadece yananlar ölmez dumandan boğulanlar da ölür.” Dediğiniz gibi olsaydı, bugün bu konuları konuşmuyor olurduk!
Ne yapacağız? Her kuruluş ve kişinin görev tanımlamasının yapıldığı ve sürekliliği olan, “Acil Eylem Planları” uygulamaya geçirilmelidir. Uyuşturucu ile mücadele konusunun teorisini ve pratiğini bilen ve birçok projede yer alan birisi olarak gönüllü yardıma hazırım. Yeter ki, anlı şanlı yöneticilerimiz istesinler!
Uyuşturucu madde kaçakçılığının teröre kaynak teşkil ettiğini de biliyoruz. Bunun yanında, evleri ocakları yakan, “kimyasal terör” gerçekliğini göz ardı etmemek gerekir.
Toplumu her türlü uyarıcı ve uyuşturucu madde kullanımından uzak tutmak gerekir. Uyuşturucu kullananlara “sakın içme, bu madde sana zarar verir” demek yetmiyor. O zaten kötü olduğunu senden benden daha iyi biliyor. Çünkü zararlarını kendi dünyasında yaşıyor. O çukura düşmüş insanların bir “dost eline” ihtiyaçları vardır.
Gelecek Partisi’nin Ankara’da organize ettiği, benim de Selçuk Özdağ tarafından konuşmacı olarak davet edildiğim “Uyuşturucu Çalıştayı” oldukça verimli geçti. Özellikle uyuşturucu kullanan annelerin yöneticilere, “feryatlarımızı duyun, çocuklarımızı kurtarın” çığlıkları hala kulaklarımda çınlamaktadır.
Antalya’dan gelen anneler diğer illere göre daha fazlaydı. Demek ki, Antalya’da her şey güllük gülistanlık değil. O dernek başkanları ve anneler öyle çözüm önerileri ortaya koydu ki…Her şeyden habersiz, siyasetçi peşinde koşan ve daha üst makamları hedefleyen basiretsiz ve dalkavuk bürokratlar için ders niteliğindeydi.
Bilgi ve birikimim neticesi hazırladığım, “Acil Eylem Planları” ve “Dost Eli” projesini Ankara’da sunma imkânı elde ettim. Konuşmam sonrasında, Türkiye’nin son başbakanı Ahmet Davutoğlu ve eşinin; beğeni, ilgi ve alakalarına mazhar oldum. Böyle bir konuyu gündeme getirdikleri için emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.
Antalya’da uyuşturucu kullanım sorunu var mı? Demek ki, yok! Kimse sesini çıkarmadığına, bir bilen olarak kimse kapımızı çalmadığına göre… Fıkra anlatmaya, yalama yıkama ile halkı idare etmeye devam!
Uyuşturucu ile mücadeleyi nasıl yapacağız?Bir belediye başkanı ile seçim öncesinde söyleşimi, siyasetçilerin ve bürokratların bu konuya ilgisini, madde kullanımı ile mücadelenin aşamalarını ve çözüm önerilerimi haftaya yazacağım.