Suriyelilerin üzerine bir de Afganlar girmeye başladı sınırlarımızdan… “Sınırlar bir ülkenin namusudur.” O nedenle yolgeçen hanı olmaması gerekir. Güçlü ve istikrarlı devlet; sınır güvenliğini sağlayan, kayıtlı olmayan kimsenin yaşamadığı bir ülkedir.
Türkiye, ne olayların başlangıcında, ne de bugüne gelinen süreçte Suriye ve Suriyeli mülteciler ile ilgili akılcı ve doğru bir politika üretemedi. Kendisin uyaranlara da çok sert çıktı.
Hiç olmazsa bundan sonrası için kamuya dönük sığınmacı politikası oluşturulsa çok iyi olacak. “Görmezden gelme” veya “kulak üzerine yatma” ya da olayı zamana yayma bibi stratejiler zamanaşımına uğradı.
Afganların yığınlar halinde Türkiye’ye sığınmasından ve alınan tedbirlerden hoşnut olmayan halk; Suriyelileri ve Afgan mültecileri hedefekoyarken… İktidara mensup bazı yöneticiler, “ırkçılık hortluyor” yaygarasını kopardı.
Ve insan hakları birden akıllarına geldi! Her konuda olduğu gibi bu konuda da karpuz gibi ikiye bölündük.
Bir türlü orta yolu bulamıyoruz. Ülkemize gelen tüm göçmenleri, katil ve suça meyilli insanlar olarak göstermek doğru bir yaklaşım değildir ama haklı bir takım endişelerini dile getiren siyasileri veya vatandaşları da, ırkçılıkla suçlamak saplantılı ve hastalıklı bir kafanın ürünüdür.
Suriyelilerin ev ve işyerlerini basmanın haklı bir tarafı yoktur. Sosyal medya üzerinden kışkırtıcı yayınlar yapmanın da… Bu ülkeye sığınmış masum kadın ve çocuklara dehşet anları yaşatmanın bu ülkeye bir faydası olmaz. İnsanlık da değildir.
Yine göçler nedeni ile endişeye kapılan… Kendisi ekonomik sıkıntılar çekerken, Suriyelilere birtakım haklar tanıyan birtakım girişimler, vatandaşın homurdanmasına neden olmuştur.
Sığınmacılara, “ümmet” muamelesi yaparak kendi vatandaşını ırkçılık ile suçlayan bir iktidar; bunun nedenlerini anlamamıştır ya da anlamak istememektedir.
Ülkemizin jeopolitik yapısı, yani siyasi coğrafyanın Türkiye’ye sağladığı avantaj ve dezavantajları nedeni ile tehdit altındayız. Gelecekte 10 milyona yaklaşan Suriyeli ve Afganlı önemli bir güç oluşturacak ve demografik yapımızın bozulmasına neden olacaktır. Bazı kentlerde Türkler azınlığa düşmüş durumdadır.
Ne yapalım, endişelenmeyelim mi?
Bir de sığınmacıların arasında, ABD ile işbirliği yapmış ve bu yüzden ülkelerini terk etmek zorunda kalmış olanların sayıları oldukça fazladır. Bunların ABD istihbaratının yeraltı çalışması ile Türkiye aleyhine casusluk faaliyeti yürütmeyeceğinin veya terör eylemine katılmayacaklarının bir garantisi var mıdır?Allah göstermesin! “Bir kıvılcımın ateş topuna dönmesi için bir söz, bir fısıltı ya da tahrik edici bir cümle yeter.”
AK Parti yöneticilerinin, “ Suriyeli giderse Türk ekonomisi çöker” sözü gerçeği yansıtmamaktadır. Türk ekonomisi, uzaya adam göndermeye hazırlanan ve şahlanan bir ekonomidir! Suriyeliler ile mi ayakta duruyor? Kimse Türk halkının aklı ile alay etmesin!
Türkiye daha fazla sığınmacı yükünü taşıyamaz. Bu nedenle behemehâl, sığınmacı göçüne engel olmak zorundadır. “Türkiye büyük bir ülkedir, daha çok sığınmacı gelsin ne var ki?” Kökleri nedeni ile Araplara sempati duyan varsa, “koruyucu aile olma” tercihini kullanabilir. Kimse devletin kesesinden hovardalık yapamaz!
Sığınmacılar konusunda bir politika oluşturulmasını ve sınır güvenliğini istemek başka bir şey; Sığınmacıları şeytanlaştırmak başka bir şeydir. Günahsız ve savunmasız insanlara yönelik toplu linç, bir cinnet halidir ve kabul edilemez.
İktidar mensupları, yeni politika üretemeyince, işin kolayını buldu! Sığınmacı politikasını eleştirenlere yönelik hemen bir toplu linç kampanyası başlatıyor. ”Sen mazlum ve masum Müslüman kardeşlerimizin gelmesine karşı mısın? Sığınmacı karşıtı cepheyi topyekûn “ırkçı” olarak nitelemekte yani moda oldu. Öyle anlaşılıyor ki, MHP tabanı, bu söylemlerden rahatsız. Lakin liderden ses seda çıkmıyor!
Bu ülkeye yerleşmiş, bu ülkenin yasalarınave kurallarına uyan, düzenini kurmuş, yük olmadan üreten insanlarla bu ülke insanının bir sorunu yoktur.Öyle olmuş olsaydı yıllardır ekmeğinin peşinde Türkiye’ye gelen Rus, Alman, İngiliz, Danimarkalı, Nijeryalı, Özbek, Azeri ve Türkmenistanlılarla da bir sorunu olurdu.
Son zamanlarda sığınmacılara yönelik tepkinin boyutlarının artması Afgan göçüne hükümetin seyirci kalması nedeniyledir. Yandaş kalemlerin Suriyeli ve Afgan göçünü savunmada buldukları gerekçeler ise,“akla ziyan ”kelimesi ile izah edilebilir.
Neymiş? “Efendim Afganlar, Kurtuluş Savaşı sırasında bize destek olmuş, Türkiye Cumhuriyeti’ni ilk Afgan hükümeti tanımışve şimdi yardıma muhtaç Afgan göçmenlere tepki göstermek nankörlükmüş…” Ne eski Afganistan kaldı ne de eski Afgan halkı…
Kimse yazdıklarımızdan art niyet aramasın! Bu ülkeyi sevmekten başka sevdamız yoktur.ABD’nin ve Siyasal İslamcıların Taliban’ını önümüzdeki yazımda kaleme alacağım.
Ve IYI Parti lideri Meral Akşener’in dediği gibi, “Mülteciler beka sorunudur.Afgan meselesi ile ilgili ortaya atılmış bir iddia var. O da Biden ile Erdoğan arasında yapılan anlaşma sonucunda Taliban’a karşı Amerika’nın yanında yer almış kişilerin Türkiye’ye getirildiğine dair bir iddia var.”
İnşallah bu iddia doğru değildir.
Günün Şiiri:
Ateş ile ülfet olmaz
El atarsan yakar hemen
Cahil ile sohbet olmaz
Yaptığını yıkar hemen
Kâmil odur bile halden
Karga zevk alır mı gülden
Beslenir mi akrep elden
Vurur seni sokar hemen
Yar demeyin siz ağyara
Güvenmeyin hilekâra
Bin çıra yaksan bir köre
Işık görmez bakar hemen
Hak durur haklı yanından
Kolay mı geçmek bu candan
Doğruların pazarından
Eğri durmaz kalkar hemen
Melûli doğru gerek öz
Ayıbını görmez her göz
Kime desen doğru bir söz
Top tüfekle sıkar hemen
Ozan Melül Ateş
Ozan Meluli şöyle diyor:
Ateş ile ülfet olmaz
El atarsan yakar hemen
Cahil ile sohbet olmaz
Yaptığını yıkar hemen