Geçenlerde Antalya’da bir iş gereği bir devlet dairesine uğradım, kimse yetkisini kullanmak istemiyor, herkes topu bir başkasına atıyor. “Bu da mı siyasetin suçu? Bürokrasi hazretleri yürümüyor. Biz hep siyaseti suçluyoruz ”diye hayıflandım. Hâlbuki yanlış düşüncelerdi. Zira bürokrasiyi siyaset işletir. Bürokrasi trafik canavarı ya da bir ejder değildir. İşin başına ehil insanları getirirsen, bürokrasi tıkanmaz, usulüne göre işler. Hiçbir yasa veya kural, vatandaşın işini zorlaştır ya da geciktir demez.
Bürokrasi, bizde kırtasiyecilik demektir. Devlet görevlileri, devlet işlerinde yazışmalara gereğinden fazla değer verir. Çünkü sorumluluktan korkar.
Devletin yazışmaları önemli ama vatandaşın derdine çare bulunması daha da önemlidir.
Uzun süredir bürokrasinin içerisinde bulundum. Bu nedenle, bürokrasiden olur olmaz şikâyet edenlere kuşkuyla bakarım. Bürokrasi, yönetim örgütlenmesi veya yönetim biçimidir. Olmazsa olmaz! Yeter ki, ölçüsü kaçmasın.
Devlet içerisinde örgütlenen kurumlar, üstlendiği görevleri yerine getirirken bazı yazışmalar da yapar. İşte bürokrasi bu yazışmaların tümü olarak da bilinir. Bu yazışmalar bir olmasın, işler Arap çorbasına döner.
Bürokrasi işleyişinde her birim, kendi idaresindeki bölümleri denetlemek ve faaliyetlerini sürdürmekle sorumlu olmaktadır. Ayrıca işlerin doğru yapılıp yapılmadığı, dışarıdan gelen kurum müfettişleri tarafından da denetlenir. İğneden ipliğe sorarlar.Vatandaşa hizmetin nasıl verildiğini, işlerin anında yapılıp yapılmadığını, vatandaşa iyi davranılıp davranılmadığını ise hiç sorgulamazlar.
Mevzuat içeri, mevzuat dışarı!
Bu normal midir? Onların görevi iş ve işlemlerin yasalara veya kurallara göre yürütülüp yürütülmediğini denetlemektir. Koyu merkeziyetçi sistemlerde müfettişler önemli bir görev üstlenir. Ve verdikleri raporlar merkezde değerlenir.
Bir bürokrat, merkezi ilişkiler yerine, halkla ilişkileri ön plana tutuyorsa, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışı ile hareket ediyorsa… Biletini Ankara’dan hemen keserler.
Kısacası bürokrasi; devlet işlerinde abartılmadığı sürece gerekli ve önemli bir süreçtir. Kuralve yasalar işlemezse kargaşa ve keyfilik başlar. Kırtasiyecilik olarak görülmesinin nedeni, hemen hemen her işin belirli ölçütler ile gerçekleşmesi ve sıralı amirlerce onaylanmasıdır.
Vatandaş şikâyetinde haksız mı? Kısmen haklıdır. Devlet kurumlarında işlevlerini gerçekleştirebilmek için uzun ve gereksiz yazışmalar yapılıyor. Götürüyorsun evrakı, amir bakmadan sadece paraf ediyor. Evrakın mahiyetini bile bakmıyor. “Madem öyle, uzman kişi incelesin ve imzalasın! Sorumluluğu da üstlensin” diye eleştiri getirenler… Sıralı amirlerin parafına ne gerek var?” diyenler… Haksız da sayılmazlar.
Bürokrasi süreç isteyen ve işlemlerin birbirine bağlı geliştiği bir yönetim biçimidir. Her iktidar döneminde azaltmak için komisyonlar kurulur ama beklenen neticeyi alamazlar. Bir süre sonra onlar da alışır.
“Sistemden beslenenler, sistemi değiştirmek istemezler.”
Bizde yetkiler genellikle üst basamaklarda toplanmıştır. Otorite hiyerarşisi ise çok katıdır. Bazı işler, “gizlilik” denen kavramın arkasına saklanır. Bazen siyasi ve idari güç arasında çatışma yaşanır. Kuralların fazlalığı ve takdir yetkisinin daraltılması, işleri daha da zorlaştırmıştır.
Bürokrasi de rekabet olmadığı için etkinlik ve verimsizlik had safhadadır.
İktidar başlangıcında bürokrasi iktidarı, sonrasında iktidar bürokrasiyi yönetir. Kardeş kardeş geçinir giderler!
AK Parti iktidarı, bürokrasiyi azaltacağını, vatandaşın hak ve hukukunun korunacağını, adaletin ön plana çıkarılacağını söyleyerek iktidara geldi. Hepimiz umutlandık. Lakin bürokrasiyi kendilerine bir kalkan ve koruyucu bir mekanizma gören bazı siyasetçiler, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile devleti daha da merkeziyetçi bir yapıya büründürdü.
Yetkiler tek elde toplandı.
Hükümet bile bürokrasiden şikâyet ediyor: “Bürokrasi kendine çeki düzen vermeli. Bürokrasi zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı olmalı” diyor. Lakin vatandaşların bürokrasiden şikâyet etmelerini anlarım da hükümetlerin ve bizzat devletin bürokrasiden şikâyetçi olmasını bir türlü anlayamam. Çalışırken de, şimdi de…
Devleti yönetenlerin, bürokrasiden şikâyet etme hakları yoktur: “Yasa çıkartırlar, denetlerler ve bürokrasiyi dikiş makinesi gibi işler hale getirirler.” Bu konuda bir hikaye var:
“Bir bürokrat, görevli olarak şehirden kasabaya giderken yolda sulak ama bataklık bir yerde mola vermiş. Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş:
– “İmdat, Boğuluyorum. Kurtarın beni!” diye bağırmaya başlamış.
O sırada yakınlardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.
Bürokrat: “Bataklığa düştüm. Kurtar beni!” diye bağırmış.
Köylü: “Geçmiş olsun” demiş. Ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş. Hani neredeyse dönüp gidecek.
Bürokrat paniklemiş ister istemez: “Lütfen, bir dal uzat. Kurtar beni!” diye yalvarmış.
Köylü: “Olmaz sen şu anda hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur”
Bürokrat: “Sen, dalga mı geçiyorsun. Ölüyorum. Kurtar beni!” diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla.
Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş: “Ben Hazine’den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakama, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Mal müdürüne talimat verilir. Şayet, hazine arazisi değilse. İtfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar…”
Bürokrat: “Yahu… Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm.”
Köylü gülmüş: “Ben ölmezsin demiyorum ki… Bizim devletle bir işimiz olsa Siz de bu yolları önermiyor musunuz? Biz de oradan oraya gide gide ölüyoruz adeta… Sen de ölsen, mevzuata uygun ölmüş olursun!”
Günün Sözü:
Yevmelbrifing (her gün toplantı), mebrulen tahrirat (boş yazışmalar), harfiyyen itaat (tam itaat), mafiş icraat (sıfır icraat)