Uzun süredir yürüttüğü parti kurma çalışmasını tamamlayan Ali Babacan ve ekibi nihayet partisini kurdu.
Demokrasi ve Atılım Partisi ya da kısa adı ile DEVA Partisi.
Partinin tanıtım toplantısı 11 Mart’ta Ankara Bilkent Otel’de yapıldı.
Bilkent Otel’in önemli bir özelliği var.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile yine eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu Gelecek Partisi’ de aynı mekânda kamuoyuna tanıtılmıştı.
Bazı iktidar yanlısı yazarlar “heyecan yoktu” dese de, sadece parti kurucuları ve partinin kuruluş çalışmalarında etkin rol alan 330 kişi ve ailelerinin katıldığı bir toplantı ancak bu kadar olabilirdi.
Davul zurna ve kalabalık vardı ama slogan atan bindirilmiş kıtalar tutulmamıştı.
Çığırtkanlar da yoktu.
Herkese parti tüzüğü ve programı dağıtıldı.
Kurucular kurulunda şöhretler azdı.
Sadullah Ergin ve Nihat Ergün gibi deneyimli siyasetçilerin yanında ülkücülerin sembol ismi Ramiz Ongun, Vali Hasan Canpolat ve Korgeneral Mehmet Şanver de vardı.
İlk kez siyasete DEVA Partisi ile başlayan akademisyen, kadın ve gençlerin fazlalığı dikkatimi çekti.
Çoğu birbirleri ile yeni tanışıyordu.
Deva Partisi’nin kurucular listesine bakıldığında, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir ekip ya da liste dayatması yapmadığını söyleyebiliriz.
Kurucular konusunda yapılan eleştirilere, “Merak etmeyin. Bu kurucular kurulu kadrosu böyle gitmeyecek. Bu başlangıç, ileride çok değişiklikler olacak” cevaplarını da duymadık değil.
DEVA Partisi beklendiği gibi mecliste gurup kuracak mı?
Görüştüğümüz parti kurucuları, grup kurmanın kendileri için zor olmayacağını, bu potansiyelin şu anda mevcut olduğunu, ancak şimdilik grup kurmak için bir transfer girişimi içinde olmayacaklarını vurguladılar.
Mecliste sadece İstanbul milletvekili Mustafa YENEROĞLU ile temsil edilecekler.
Birçok isim MHP’den ayrılan bağımsız Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın da DEVA Partisinde yer alacağını beklediklerini ifade ettiler.
İyi olurdu.
Partinin içinde filizlenen yaprak figürünün yer aldığı “su damlası” ile sembolize edilen logosu katılımcılar tarafından çok beğenildi.
Tanıtım toplantısı kısa bir tanıtım filmi ile başladı.
Daha sonra kürsüye Ali Babacan davet edildi ve salonda büyük bir alkış koptu.
Ali Babacan uzun ama iyi bir konuşma yaptı.
Ne dedi?
“İnsan haklarının ihlali, özgürlüklerin kısıtlanması toplumun nefes almasını zorlaştırıyor. Korku siyaseti ve kavgalar, hepimizi yordu artık” diyerek kutuplaşmış Türkiye vurgusu yaptı.
“Dini kutsallarımızı günlük siyasete malzeme etmeyecek, dini kutsallarımızı siyasi propaganda aracı haline getirmeyeceğiz.”
Babacan’ın konuşması boyunca salonda bulunanlardan en çok alkış alan da bu sözler oldu.
Başka ne dedi?
Genel başkanlık süresini 10 yıl ile sınırladıklarını, yüzde 35’le Türkiye’de en yüksek kadın kotası uygulayan parti olduklarını açıkladı.
Parti tüzüğünde ayrıca yüzde 20 gençlik ve engelli kotası uygulanacağını, engellilerin parti yönetim kadrolarının her kademesinde yer alacağını da ifade etti.
“Keşke ülkede şartlar biraz daha normal olsaydı da, tüm ülkemizin genelinde bizleri aydınlatan, katkı veren arkadaşlarımızın hepsi burada olsaydı. Ama biz onları anlıyoruz. Bugünler de geçer inşallah” sözleri de dikkat çekiciydi.
Buna şaşırdım.
Gençliğimizde attığımız bir slogan aklıma geldi:
“Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz.”
Korkak, cesaretsiz, titrek, pısırık ve ürkeklerle yola çıkılmaz.
Eğer gerçekten de ülkenin şartları, bir siyasi partinin kuruluşunu gerekli kılıyorsa ve bu zatlar toplantıya gelmekten imtina ediyorlarsa…
Bırakın yerlerinde kalsın!
Bunların kendi kişisel kaderlerini değiştirecek cesaretleri olmadığı gibi ülkeye de bir faydaları olmaz.
Parti programında neler var?
Programda, halen uygulanan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve beraberindeki devlet yapısının yaşanmakta olan krizi daha da derinleştirdiği belirtilerek, parlamenter sisteme dönüş vaadine yer verilmiş.
Anlaşılıyor ki, DEVA Partisi bu konuda Millet İttifakı ile örtüşüyor.
Kürt sorununa demokratik zeminde çözüm önerirken terör örgütü PKK ile mücadelenin sürdürüleceği mesajı veriliyor.
Önemli sayıda Kürt kökenli kurucu üye olması bunun göstergesi.
“Sivil toplum kuruluşları (STK) için adil ve şeffaf bir yöntem uygulanması sağlanacak, STK’lara yönelik her türlü kayırmacılık ve dışlayıcılık uygulamalarına son verilecek.”
Bazı devlet görevlilerinin, STK’ları iktidara yakın olup olmadığına göre kabul ettiği ya da davetlere çağırdığı düşünülürse önemli bir ayrıntı.
“İnsan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı demokrasi anlayışından sapıldığı, otoriter ve baskıcı politikaların yürürlüğe konduğu, toplumsal ve siyasal muhalefetin sindirildiği ve korku ikliminin yaratıldığı bir ortamda yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak mümkün değildir.”
Kısaca DEVA partisi programına göre, yürütmenin yargıya etkisi ortadan kaldırılacak.
“Kamu vicdanında büyük yaralar açan kamuda lüks, gösteriş, israf ve savurganlığa son verilecek, “Türkiye Varlık Fonu” gibi bütçe dışı ve denetimden muaf yapılar ve uygulamalar kaldırılacaktır.
Bina ve araç kiralamalarına, temsil ve tören harcamalar bitsin yeter.
Kamu vicdanı sızlıyor.
“Vatandaşlarımızın inanç, kültür ve referans ekseninde, hak ve özgürlük taleplerini adalet temelinde karşılayacak, ötekileştirme hissi doğuracak uygulamaları ortadan kaldıracağız.”
Türkiye’nin bir an önce normalleşmesi gerekir.
Ötekileştirme ve ayrıştırma siyaseti insanları kutuplaştırıyor. Bundan da en çok ülke zarar görüyor.
DEVA Partisi milletin derdine deva olacak mı?
İktidardaki Cumhur İttifakı; beş yılda oy tabanı ve siyasi etki açısından ciddiye alınabilecek biçimde bölünmüş, DEVA Partisi, İYİ Parti ve Gelecek Partisi gibi üç yeni parti yaratmıştır.
“Merkez sağda yeni oluşum” ihtiyacını hangisi karşılayacak?
Özellikle iktidara yakın çevreler, gerçekte merkez sağda bir siyasi boşluk olmadığını öne sürerek bu hareketliliği yapay buluyor.
Konuyu uluslararası komplolara ve “siyaset mühendisliği ”ne bağlıyorlar. Önemsemedikleri izlenimi vermelerine, “al birini vur ötekine” tabirini kullanmalarına karşın endişe duydukları da kesin.
Bir kesim ise AK Parti ve MHP’nin yıprandığını, “sağın alternatifinin sağda aranması” gerekliliğini önemle vurguluyor.
Bu partilerden CHP’ye oy kayması olmayacağına göre, yeni kurulan hangi parti, Cumhur İttifakı’ndan kaçan oyları toplayacak.
Yorumlanması gereken konu budur.
DEVA Partisi sadece iktidar blokundan oy almayacaktır, yeni kurulan partiler ve CHP de etki alanına girebilir.
Başka bir anlatımla, CHP tabanında bile oy kaymaları beklenebilir.
Bu DEVA Partisi’nin ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı olmayan söylemlerine bağlı olacaktır.
Yeni “Cumhurbaşkanlığı hükümet Sistemi’nde, Hakkâri ve Edirne’de aynı anda oy almayan partilerin iktidar olma şansları yoktur.
İdeoloji partileri varlıklarını sürdürmekle birlikte, iktidarda söz sahibi olamazlar.
“Türkiye için demokrasi ve Atılım zamanı geldi.”
Kimileri Babacan’ın hükümette bir dönem görev aldığını, ülkenin bugünkü durumunda onun da sorumluluğu olduğunu söylüyor ve eleştiriyorlar.
Dolayısıyla “yeni parti” olmadıklarını iddia ediyorlar.
Ali Babacan yaptığı mülakat ve açıklamalarda geçmişte yapılan işlerin sorumluluğundan kaçmadığını, o dönemde yapılan yanlışlar konusunda çok defa uyarılar yaptığını belirtiyor.
Ama dinlenmemiş.
AK Parti’nin Babacan dönemine bakıldığında, ekonomik verilerin hiç de kötü olmadığını 2011 -2012 den sonra giderek bozulmaya başladığını görüyoruz.
Oysa bir siyasi hareketin veya aktörlerinin geçmiş politik pozisyonunu eleştirmek ile onun yaratacağı sonuçları tartışmak biraz ayrı konular.
Yurdun birçok noktasında vatandaş yorumlarına baktığımızda; Babacana destek vermeyenlerin dahi kendisine çok olumsuz bakmadığını, siyasi duruşuna sempati duyulduğunu ve bunun avantaja dönüştürülmesinin mümkün olduğunu görüyoruz
DEVA Partisi etrafında açılan ve süreceği görülen tartışmalara bu pencereden bakmak daha gerçekçi olur.
“Kurucular kurulu zayıf kalmış, özel bir pırıltı göremedik”, parti programında beklenen çıkış veya sarsıcı bir iddia yer almıyor”, parti kuruluşunda yüksek heyecan yaratamadı ”gibi iddialar pompalanıyor.
Korona virüsü siyasi gündemi altüst etti.
İktidar yanlısı basın, kuruluş haberlerine yer vermedi, köşe yazarları es geçti.
Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü ise; “Bir yıldır pusuda bekleyen Korona virüsü, Türkiye’ye Ali Babacan’ın partisi ile geldi!” yorumu ile asrın haberini yazdı!
DEVA partisinin kamuoyunda tartışılması da güme gitti.
DEVA Partisinin tüzüğünü ve programını okudum, Babacan’ı dinledim. Programına ve programa giren vaatlere bakıldığında “yenilenme” öncelikli olacağı anlaşılıyor.
AK Partinin ilk günlerini hatırlattı.
Programda asıl vurgu; aksayanın, bozulanın tamir edilmesine, sapılan yanlış yoldan geri dönülmesine veya rotanın tazelenmesine yapılıyor.
Neler bunlar?
Bir hata olarak işaret edilen başkanlık hevesinden vazgeçilerek güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş…
Hak-hukuk-demokrasi anlayışının AB sürecindekine yakın biçimde yeniden ihyası…
DEVA Partisinin en iddialı konularından birisi ekonomidir.
Ekonomide yapısal ve yaklaşım yeniliklerin yanında, kısa vadeli ve hızlı düzeltme önerileri daha çok dikkat çekiyor.
Özellikle ihale yasalarına ve şişirilmiş kentsel rantlara değinerek yapısal reformların hızlanacağı sinyallerini veriyor.
DEVA Partisi Türkiye’nin yaşadığı dertlere önerdiği çözüm reçetesi ile deva olabilir mi?
Bunun için ortaya koyduğu kadro ve programın inandırıcılığı ve yeterliliği, hatta samimiyeti konusundaki tartışmalar devam edecek.
Bunu zaman gösterecek.
“Denize düşen yılana sarılır” misali halk bunların olabileceğine inanıyor.
Böyle bir beklenti hâkim.
DEVA partisi; iktidara alternatif olup, ihtiyaç duyulan siyasi boşluğu ne kadar doldurabilecek?
Bunun olabilmesi için;
İlk yapılacak iş; Eş, dost, akraba yerine kamuoyunda güvenilir ve dürüst, kariyer ve liyakat sahibi insanları kadrolarına katması…
İkinci de, hızlı bir şekilde ekonomiyi düzeltme konusunda halkın ikna edilmesi elzem görünüyor.
Türkiye bugüne nasıl geldi?
İster sınıfsal hatlar açısından ister kültürel kimlikler üzerinden bakın, eğer çıkar ayrışması ve abartılan kutuplaştırma dili olmasa sağ siyasi temsilde bir boşluk olmadığı söylenebilir.
İktidar blokunda taban, bu durumdan ve ekonomik gidişten rahatsızlık duyuyor.
Ve rahatsızlık giderek genişliyor.
DEVA Partisi bir dil değişikliğiyle mevcut boşluğu doldurabilir.
Hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi ve iç ve dış yatırımların yapılması ile ekonomi rayına girebilir.
Bu hayal değildir.
Hukukun olmadığı yere hiç kimse yatırım yapmaz.
Bugüne kadar iktidar etrafında kümelenmiş sağ seçmenin sonuç oluşturacak biçimde hareketlenmesi için ikna edici bir geçit açılması gerekiyor.
Meral Akşener denedi ama sonuç alamadı.
Parti vitrinine ülkücü ağırlıklı ve hizipçi bilinen bazı isimleri alınca bu ümit doğmadan öldü.
Yani iktidarı yerinden edebilecek rüzgâr yaratma gayretleri çok başarılı olmadı.
Kişiselleştirilmiş siyaset her zaman toplum önünde yargılanır.
“Bunlar da bugünkü sistemin adamlarıdır, bunlar da onların aynısıdır” tarzı yaklaşımlar doğru değildir.
Unutulmasın ki, bugünkü sistemin alternatifi CHP değil, dört eğilimli ülke çıkarları doğrultusunda birleştirecek yeni bir oluşumdur.
DEVA Partisi bunu başarırsa iktidara yürür.
Aksi takdirde siyasi parti mezarlığına bir parti daha eklenir.
Türkiye yeniden gerçek demokrasiye, laik- özgürlükçü- adil bir yönetime kavuşsun, yargı bağımsızlığı tam sağlansın.
Gerisi gelir.