Geçen haftaki yazımda Alevi inancını, felsefesini, kültürünü ve ibadet yerleri olan cem evleri hakkında bilgi vermiştim. Bu yazımda Ankara’da 3 Alevi kuruluşuna yapılan saldırıların ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hüseyin Gazi Cem Evi’ndeki iftar programına katılmasının Alevi toplumundaki yankılarını yazacağım.
“Aleviler her yıl Hicri Takvime göre Muharrem Ayı’nın başlamasıyla beraber 12 gün oruç tutar. Orucun bitiminde; Hüseyin ve beraberindeki 71 kişinin Muharrem ayında, Yezid’in ordusu tarafından Kerbela Çölü’nde öldürülmesi nedeni ile ’12 İmam’ı temsilen aşure yaparken 12 ayrı malzeme kullanır. Alevi inanışına göre Muharrem ayının 13. gününde pişirilen aşureler ile Ehlibeyt soyunun devamının mutluluğu paylaşılır.”
Aşure dağıtımı sadece Alevilerde değil, Sünnilerde de bu yaygın bir adet, faydalı bir gelenektir.
Ziyaret Öncesi
Mehmet Akif bir şiirine; Yıllardan 680, aylardan Muharrem…/ “Yıllar geçiyor ki ya Muhammed, Aylar bize hep muharrem oldu!/ Akşam ne güneşli bir geceydi, Eyvah o da leyl-i matem oldu” diye başlar.
Alvarlı Efe Hazretleri de:
“Bu gün mâh-ı muharremdir, muhibb-i hanedan ağlar.
Bu gün eyyam-ı matemdir, bu gün âb-ı revan ağlar.
Hüseyn-i Kerbelâ’yı elvan eden gündür.
Bu gün Arş-ı muazzamda olan âli divan ağlar.
Bugün Âl-i abanın gülşeninin gülleri soldu,
Düşüp bir ateş-i dilsuz, kamu ehl-i iman ağlar…” diyerek hüznünü ifade eder.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alevi ve Bektaşi derneklerinin temsilcileriyle Hüseyin Gazi Cem Evi’nde muharrem ayı iftarına katıldı ve ardından yaptığı konuşmada; “Hepsinden öte bizim imanımızın ve inancımızın merkezinde Allah’a ve Resulüne kayıtsız şartsız bağlılık yanında Ehli-i-Beyti’yle ona dost ve ümmet olan herkesi sevmek de vardır. Ehlibeyti sevmek bize Kur’an-ı Kerim ayetleriyle ve sahih hadisi şeriflerle de sabitlenmiş bir vecibedir” dedi.
Doğru bir açıklama… Lakin Aleviler arasında bu ziyaret kuşku ile karşılanmıştır. cemevlerine karşı duruşu ile bilinen Erdoğan, cemevini ziyaret ederek Alevilere ne mesaj vermek istemiştir?
Cemevleri kamuya açık alanlardır. Cumhurbaşkanının ya da herhangi bir devlet adamının Alevileri önemli günlerinde ziyaret etmesi, onlarla birlikte oruç açması önemli ve takdire şayan bir davranıştır.
Tabi ki, Hristiyanları veya Yahudileri de ziyaret edebilir. Bunda yadırganacak veya farklı anlamlar yüklenecek bir durum söz konusu değildir. Peki, tartışılan konu nedir?
Cumhurbaşkanının cem evini,ziyaret öncesinde kendisine göre dizayn ettirdiği ve ev sahiplerinin GBT sorgulamasından geçirildiği iddiaları ile cemevinin ziyaret öncesi ve sonrasını gösteren iki farklı resmin basına servis edilmesi; ziyaretifarklı noktalara taşıdı.
Özellikle Aleviler birbirlerine soruyor: Ziyaretin gerçek sebebi nedir? Yeni bir Alevi açılımı mı, seçim yatırımı mı? AK Parti iktidarı 20 yıldır ülkeyi yönetmektedir. Bugüne kadar Alevilerin hiçbir isteği yerine getirilmemiştir. Ne istiyor Aleviler?
- Alevi toplumunun düşünce, felsefe ve kültürüne eşit vatandaşlık esasında değer verilmesi,
- Diyanette katı Sünni tahakkümünün sona erdirilerek farklı inançlara da yer verilmesi,
- Din dersi konusunda seçme özgürlüğü,
- Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi,
- Kamuda Alevilere karşı yapılan ayrımcılığın ortadan kaldırılması, Liyakate önem verilmesi,
Ziyaret Sonrası
Alevilerin istek ve taleplerine duyarsız kalan iktidar;“Düne kadar biçilen elbise uymadı, yeni bir elbise biçme” sırası geldi mi demek istemektedir? “Dedeleri hacca götürülmesi” düşüncesi ise tam bir fiyaskodur. Afgan ve Suriyeli sığınmacılar ile Yahudi ve Hristiyanlara gösterilen toleransın Alevilere de gösterilmesi daha doğru bir yaklaşım olur.
Herkesin inancı kendine…
Geçmişte Alevi toplumu üzerinde çok oyunlar oynandı. Hiçbirisinde bu oyun tutmadı. Aleviler laik cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıktı. Sivas, Çorum ve Maraş olayları tam olarak aydınlatılamadı. Bu konuda devletin Alevi toplumu ile yüzleşmesi gerekmez mi?
“Müslümanların ibadet yeri camiidir, oradan başka yerde ibadet edilmez” dayatması da yanlıştır. Zira dinde zorlama yoktur. Cemevleri Aleviler tarafından ibadet yeri olarak kabul ediliyor. O halde farklı bir ibadet yerine geliyorsanız, oranın kurallarına uymak zorundasınız. Gittiğiniz yeri kendi ölçülerinize göre tasarlamak misafirliğe sığmaz. Burada ev sahibinin hiç mi kusuru yok? Tabi ki var.
Cumhurbaşkanının ziyareti gerekçesi ile cemevinin düzenin değiştirilmesi, Hz. Ali Hacı-Bektaş-i Veli ve Atatürk’ün resimlerinin yan duvara alınması Erdoğan’ın suçu mu? Kraldan fazla kralcılar, böyle bir düzenleme yaptırmış da olabilir. Zaten yakın çevresinde Erdoğan’a yanlış yaptırmak isteyen o kadar çok insan var ki… Düşmanı farklı yerde aramaya gerek yok!
Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım. Tartışılan bu konularda Alevi kanaat önderlerinin hiç mi suçu yok? “Burası bizim ibadethanemiz, burada usul ve erkân budur. Herhangi bir değişiklik inancımıza ters düşer. Bizi böyle kabul eden gelir, etmeyen gelmez!” denilmeliydi. Buna Erdoğan’ın da tepki göstereceğini sanmıyorum.
Alevi kardeşlerimizin katı Sünni anlayışı sorguladıkları gibi, kendi kuruluşlarının başındaki zevatı da sorgulaması gerekir. Alevilerden geçinenlerin dönemi de bitmelidir.
Bir Alevi kardeşimiz, Alevilikte suç ve ceza kavramını şöyle paylaşmış: “Alevi hukukunda toplumun “varlığını, birliğini, dirliğini” tehlikeye-zora sokacak, zaafa uğratacak, rencide edecek, incitecek her türlü fiil suç olarak nitelenmiştir. Burada suç ile kast edilen doğru-uygun-yerinde olmayan fiildir.
Uygunsuz davranışta bulunanın ya da suç işleyenin kimliği de ağırlaştırıcı neden olarak değerlendirilir. Topluma önderlik eden kişilerin sözgelimi pirin-mürşidin, dedenin bir uygunsuz davranışı söz konusu olduğunda gündeme gelir.
“Pirin çırağ gibi doğru durması, fitil gibi yanması, yağ gibi erimesi, nur gibi ışık vermesi” gerekir.Pirin günahı olmaz gibi bir düşünce olamaz. Talibin işlediği suç bir günah sayılır. Ama pir ve rehberin işlediği bir günah beş günah yazılır. Çünkü pir ocak zadedir. Yol öğretmenidir.
Pir-Rehber, talibe doğru yolu göstermekle yükümlüdür. Onun talibe iyi örnek olması gerekir. Sürekli kendisini eğitmesi gerekir. Yol emirlerine uyması ve uygun davranması başlıca görevidir.
Dar mahkemesinde bir suçu ve kusuru kesinleşen suçun ve kusurun mahiyetine göre cezalarla cezalandırılır. Tüm cezaların sonunda Dar da görgüye çıkılıp tövbe edilir ve kurban lokmasıyla ceza sonlanıp tekrar yola girilir. Mürşit-Pir-Dede’nin işlediği suçlar da Talebe uygulanan cezanın 5 katıdır…
Ajanlık, Muhbirlik, başka bir dine hizmet ve İkrarından dönmek Alevilikte ceza verilmeyen suçlardır; Düşkün ilan edilmezler çünkü Düşkün ilan edilenler belirli bir süre sonra tövbe ederek yola tekrar döne bilmekte iken, bu suçları işleyenlerin Alevilikle ilişkileri tamamen kesilir.”
Bazı Sünni yöneticiler, her gün ikrarından dönüyor. Ne yazık ki, döndükçe daha koyu bir Müslüman haline dönüşüyor! En iyisi onları da Sünnilikten çıkaralım!
Aleviler yüzyıllardır uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı, kendi içinde kavga etmedikleri ve haksızlıklara rıza göstermedikleri, Hızır Paşalara biat etmedikleri için varlıklarını korudular. Alevilikten geçinenlere de gereken dersi vereceklerdir.
Onlar suspus olsalar da…
Günün Sözü:“İnsanların size olan davranışları, kendi değerlerini belirler. Sizin değerinizi değil!” Carlos Dominquez