Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “cem evi” ziyareti akabinde yapılan tartışmalar, dikkatleri Aleviler ve cem evleri üzerine çekti. Bu konuya girmeden önce Aleviliği ve cem evleri gerçeğini bilmek gerekir.
Alevilik konusunda doğru yanlış birçok şey söylenmiştir. Kasıtlı olmayanları bir kenara bırakırsak, İslam dünyasında karışıklık yaratmak isteyenler ya da bunda siyasi çıkar sağlayanlar; benzerlikleri değil farklılıkları öne çıkararak bu konuyu sürekli kaşımışlardır.
Nedir Alevilik?
Alevilik; dördüncü halife Hz. Ali’nin soyundan gelen, onu diğer sahabeden ve diğer üç halifeden üstün tutan, Hz. Muhammed’in vasiyetiyle Hz. Ali’nin imamlığa tayin edildiğini ileri süren ve imametin onun soyundan dışarı çıkmayacağına inanan bir inançtır.
Alevilik, bir din veya bir mezhep değildir. Hz. Ali taraftarlarının başlattığı fikir ve siyasi kavgalarla ortaya çıkan bir harekettir.
Alevilik ve Şia; “Ehl-i Beyt” (Hz Ali ve soyu) ile on iki imamlar sevgisi bakımından benzerlik göstermekle birlikte, çokfarklılıklar gösterir. Şiilik yani Şia, mezheptir, Alevilik ise tasavvuftur.
Hz. Ali ve ailesine yapılan haksızlık ve zulme samimi hiçbir Müslüman taraf olamaz. Bu zulme sebep olan Muaviye ve oğlu Yezit Sünni anlayışta da sevilmez. Hiçbir Sünni, oğluna Muaviye ve Yezit adını koymaz.
Aleviler, Müslümanlığın Emeviler tarafından bozulduğunu, gerçekMüslümanlığın Hz. Muhammet’inMedine’de uyguladığı “Medine Müslümanlığı” olduğunu, şeklin değil özün esas alınması gerektiğini savunurlar.
Anadolu Aleviliğinin “Türklerin Orta Asya’daki başta Şamanizm olmakla birlikte, etkisinde kaldıkları inanç sistemlerinin yüzyıllar içerisinde harmanlanıp yeni yurt Anadolu’da senkretik bir görünümde karşımıza çıkan bir halk İslamlığı olduğunu söylemek mümkündür.”
Alevi toplumunun kendine özgü dinî inanışları, felsefesi, yaşam tarzı kısacası öğretileri vardır. Bu unsurlar, cem adı verilen ve tarihi çok eski dönemlere kadar uzanan dinî törenlerde yaşatılmış ve taliplere aktarılmıştır. Dede ya da pir adı verilen dinî liderin öncülüğünde, kadın erkek karışık olarak topluluk mensuplarının bir arada yürüttüğü bu törenler, Alevi yol ve erkânının uygulandığı ve katılanların manevi anlamda yüceldiğine inanılan bir ibadet meclisidir.
Aleviler, İslamiyet’i kabullenen topluluklarda; siyasal, toplumsal ve ekonomik nedenlerle mevcut düzene karşı hep başkaldırmış bir topluluktur. Batini düşünce ve inanç ayrılıklarının bunda etkisi çok büyüktür. Bu protest tutum ve ayrılıklar günümüze kadar süre gelmiştir.
Peki, “Kızılbaş” nedir? Sünniler, kızıl taç takan ve İran’daki Safevî şahlarına bağlanan Alevilere, “Kızılbaş” adını takmıştır.Katı Sünni anlayışta bu kavram, aşağılayıcı bir anlatımla ifade edilir.
Bir tarikat olmayan Aleviliğin, genellikle Bektaşilikle birlikte düşünüldüğü görülmektedir. “Oysa bilindiği gibi Bektaşilik bir tarikattır. Bu durum, Bektaşiliğin, daha XIII. yüzyılda Anadolu’da görülen Şii-Bâtıni inançları örgütleyen bir tarikat olmasından ileri gelmektedir.”
Alevilerin bu tarikata girdikleri bilinmeli, ama Aleviliğin ayrı bir inanış olduğu unutulmamalıdır. Alevilikte kan bağı esastır. Yani Alevi olabilmek için, Alevi ana babadan gelmek şarttır.
Kızıl-başlıkta inanç daha ziyade göreneğe ve ananeye dayanır. Aleviler için cem evleri bunun için önemlidir. Aleviler, Alevi Bektaşi âşıklarınca yazılan deyiş ve nefesleri dinlerler. Konusu genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücut, Alevi –Bektaşi ilkeleri ile ilgilidir. Dili sade bir Türkçe olan nefesler biçim olarak koşmaya benzer.
Aleviler; her dönemde siyasal baskılara maruz kalmış bir kesimdir. Bu nedenle inançlarını açık bir biçimde dile getiremedikleri de bir gerçektir.Günümüzde de bu manevi baskının ortadan kalktığı söylenemez. “Ya Allah, Ya Muhammed, Ya Ali”diyen Alevi Türkmenler, kapsama alanı dışında bırakılırken; Araplar ve devşirmeler hep baş tacı edilmişlerdir.
Gelelim cem evlerine… Alevî törenlerinin en büyüğü kadınların da katıldığı “cem ayinidir.” Cem, toplanma demektir. Canlar, cemale oturur ve dedenin önderliğinde on iki hizmet denilen ibadeti yaparlar. Cemler de kendi aralarında birlik cemi, görgü cemi, sohbet cemi, musahiplik cemi, nevruz cemi gibi cemlereayrılır. Sazla deyişler çalınır, semah dönülür.
Cemler, Alevilerin dinî görevlerini yerine getirdikleri kutsal ortamlar olmasının yanı sıra toplum yaşamını düzenleyen birtakım kuralları da beraberinde getirmektedir. Nitekim her Alevi, önce birey olarak sonra aile olarak toplumla yaşamanın kurallarını cem aracılığıyla öğrenmektedir. Cemler, din ve dünya işlerini çözüme kavuşturmakta…Topluluk fertleri yaptıkları eylemlerle yıllık sorgudan geçmekte… Herkesin rızalığını almaktadır. Eşini boşamak dâhil toplumsal kusuru olanlar düşkün ilan edilerek toplumdan dışlanmaktadır. Bu da topluluk içi birlik ve beraberliğin, dayanışmanın kuvvetlendirilmesine yardımcı olmaktadır.
Peki, cem ibadeti, ibadette saz çalınması, dedenin liderliği ve semah dönülmesinin Arap Müslümanlığında veya Hz Alinin zamanında var mıdır? Bildiğim kadarı ile yoktur. Lakin Türklerde Dede Korkut gibi yol gösterici dedeler vardı. Türklerde saz yerine kopuz çalınır, cem toplantıları yapılır, kımız içilirdi. Semah ise güneşe tapan toplumlarda gezegenlerin güneş etrafında dönmesini simgelerdi. Dolayısıyla Alevilerde; ŞAMANİZM ve SUFİZMİN etkileri çok yüksektir.
Tartışılan bir konu da Alevilerin fikirlerine çok değer verdiği SUFİST Hallac-ı Mansur’dur. Şiilikle de Hz.Ali sevgisi dışında hiç bir ortak yönü yoktur.
Anadolu Aleviliği, Ahmet Yesevi’nin görüşlerini yayan horasan erenlerinin ve horasan erenlerinden biri olan Hacı Bektaş’ı Veli’nin düşünceleri ile gelişmiş, Yavuz Sultan Selimden sonra da Balım Sultanın yorumlarıyla Ehl-i Beyte bağlanmışlardır.
Aslına bakılırsa Anadolu’ya gelen tüm Türkmenler, Alevi-Bektaşi inancını benimsemişlerdir. Gelişen şartlar, belki de baskılar… Bir kısım Alevinin, Sünni anlayışı benimsemesi neticesini doğurmuştur.
Siyasal İslam’ın tesir edemediği tek kesim Aleviler olmuştur. Cumhuriyetin kurulması ve laikliğin esas alınması ile birlikte, Katı Sünni anlayıştan bunalan Aleviler, rahat bir nefes almış, dört elle Atatürk’e sarılmışlardır. O nedenle her Alevinin evinde ve cem evlerinde mutlaka Atatürk’ün resimleri bulunur. İyi ki varlar. Türk halk Müziği de onlar sayesinde yaşar.
Kul Himmet‘in şu dörtlükleri Aleviliği çok güzel anlatır:
“Seyran edip şu âlemi gezerken
Uğradım gördüm bir bölük canları
Cümlesinin erkânı bir yolu bir
Mevla’m bir nurdan yaratmış anları
Cümle bir mürşide demişler beli
Tesbihleri Allah Muhammed Ali
Meşrebi Hüseyni ismi Alevi
Muhammed Ali’ye çıkar yolları”
Haftaya bu konuya devam edeceğim. Erdoğan’ın cem evi ziyareti sonrasında, Alevi toplumu içerisindeki çalkantıları ve yaşananları aktaracağım.