İsrail, çağımızdaki militarist ve terörist devlet örneğidir. Lideri Netanyahu ise popülist lider türünün… Saldırganlıklarını meşrulaştırmak ve haklı göstermek için bir yolunu bulmuşlar: “Radikal İslamcılara ve teröristlere karşı askeri harekât yapıyoruz!”
Yahudi milliyetçiliği demek olan Siyonizm’in, İslam’ı ve Müslümanları “ötekileştirmek”, daha doğrusu “şeytanlaştırmak” amacında olduğu bilinmektedir. Bunu da gizlemiyorlar.
İnce bir strateji ile dünya kamuoyuna; Gazze’deki, Batı Şeria’daki, Doğu Kudüs’teki ve son olarak da Mescid-i Aksa’daki sivil ve silahsız Müslümanlara İsrail askerlerinin kanlı saldırılarını haklı göstermeye çalışıyorlar.
İsrail’in bu militarist ve şoven anlayışına, Filistinli radikal dinci örgütlerin eylemleri de destek vermektedir. Birterör örgütünün eylemlerini anlayabilmek için, eylemlerinin kime yaradığına bakmak gerekir. Filistin’de kurulan birçok sözde dinci örgütün finans ve eğitim desteği yabancı istihbarat kuruluşları tarafından sağlanmaktadır. Demem o ki, El Kaide ve IŞİD gibi terör örgütleri ABD ve İsrail’in kontrolündedir. Zira İslamofobiyi körükleyerek İsrail’in ekmeğine yağ sürmektedirler.
7 Mayıs 2021 Cuma akşamı Mecsid-i Aksa’da teravih namazı kılan Müslümanlara İsrail polisinin saldırısı bir vahşetti. ABD yeni yönetimi ve Biden, saldırının “İsrail’in kendini savunma hakkı” olduğunu açıklayarak destek verdi.
Cami cemaatine İsrail askerlerinin saldırısını, “Savunma hakkı” olarak değerlendirmek akıl dışı bir hezeyandır. Nerede din ve vicdan hürriyeti? Hitlerin Yahudilere yaptığını, İsrail Filistinlilere yapıyor. Ne farkı var?BM, İsrail’i kınayamıyor. Yazıklar olsun!
Bazı İslam ülkeleri ve bizim siyasal İslamcılar, yine İsrail’i sözde boykot ediyor. Kınama yap, sözde boykot et! Ne olacak?“Kahrol İsrail, al sana bomba!” Mangalda kül bırakmayanlar, uzaktan gazel okuyor. Neymiş efendim! İsrail mallarını kullanmayacaklarmış. Bir kere olsun, Allah rızası için samimi olun! Kurucusu ve sahibi Yahudi olan facebook sosyal paylaşım sitesini kullanmayacak mısınız? Starbucks Kafe’de kahve yudumlamayacak mısınız? Liderinizden gizli Parlıament-Marlboro sigarası tüttürmeyecek misiniz? İphone telefonlarınızı kullanmaktan vaz mı geçeceksiniz? Colgate-Signal-Oral-B ile dişlerinizi fırçalamayacak mısınız?
Biliyorum ki, hepsi yapılacak! Sonra da zehir zemberek açıklamalar ile kinimizi ortaya koyacağız. Birilerinin İsrail ile yaptığı gemiler dolusu ticareti hiç sormuyorum! “Kahrol İsrail!”
Türk devleti ve milleti, mazlum Filistin halkının hep yanında olmuş ve dar günlerinde yardımlarını esirgememiştir. Peki, Filistin ne yapmıştır?Bugünü anlayabilmek Filistin konusunun tarihi gelişimini iyi değerlendirmek gerekir. Tarihsel bilinci olmayanın gelecek bilinci gelişmez.
Osmanlı Devleti döneminde, 1837 yılında, Filistin bölgesinde sadece 9.000 civarında Osmanlı tebaası Yahudi yaşıyordu.1860 yılında Rusya ve Avrupa’daki siyasi gelişmelerve Yahudilerin dışlanması nedeniyle Filistin’e Yahudi göçü başladı. Gelen Yahudilerinçoğu zengindi. Kısa zamanda Filistinlilerden yüksek ücretlerle toprak satın alarak iki Yahudi yerleşim merkezi kurdular.Elli yıl içerisinde 9.000 olan Yahudi nüfusu50.000 olmuştu. Bu tehlikeyi gören Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit Yahudilere toprak satışını yasakladı. Lakin Filistinliler; yasağa rağmen, çeşitli hile ve desiselerle, toprak satışlarına devam etti.
Nasıl mı? Avusturya, Alman, İngiliz ve Rus vatandaşlarına toprak satmak yasak değildi. Bu boşluktan istifade ederek Yahudilere bedelinin üç dört katı bedelle toprak sattılar.
Bizde de şimdi öyle değil mi? Ülke topraklarını alanların gerçek kimliklerini biliyor muyuz? Sadece gelen sıcak para ile ilgileniyoruz.Arap ülkeleri başta olmak üzere kıymetli arazilerimiz ve yaylalarımız yabancıların eline geçmektedir. Parayı veren vatandaş da olabilmektedir. Tarih tekerrür ediyor. “İbret alınsaydı, tarih tekerrür mü ederdi.”
Gelelim konumuza! Yahudiler, toprak alarak verdikleri paraları, ticaret ve eğlence merkezleri açarak Filistinlilerden geri aldı. Elde kaldı kocaman bir sıfır! Bu arada Yahudi nüfusu giderek artıyordu. Bu arada Filistin yerel yöneticileri ile Yahudi patronlar ilişki ve işbirliğini geliştirdi. Osmanlı’nın Filistin’deki Arap yöneticileri sayesinde Yahudiler; Osmanlı vatandaşlığına geçerek toprak almaya devam etti.
Ayrıca kendilerine medeniyet ve özgürlük getireceğini sandıkları İngilizlerin yalanlarına inanıp, Filistin cephesindeki Türk askerlerini soydular.Rivayet edilir ki, İngiliz Albayı Charles Wembley: “Türk askerlerinin karnı altın dolu, gidin onları alın” demiştir!İşin aslı İngilizler, her Türk askerinin başına Filistinlilere para veriyordu. Yaklaşık 14.000 civarında Türk askerini katlettiler.
Osmanlı savaşta yenildi ve doğal olarak Filistin’dençekildiler. Böylece Osmanlı tehlikesi ortadan kalktığı için,Yahudilere istedikleri gibi toprak satmaya devam ettiler. Çünkü 2. Dünya Savaşı ile birlikte, Yahudilere Avrupa’da zulüm başlamıştı. Onlar da akın akın Filistin’e göç ettiler. Daha fazla Yahudi, daha fazla para demekti. Kimsenin sesi çıkmadı.
İngilizler; Filistin’de ayrılmaya karar vererek, Filistin ve İsrail olarak iki ayrı devlet kurulması için BM’ne gitti.Yahudiler bu kararı beklemeden Filistinlilere saldırdı ve ağır zayiat verdirdi. Ve İsrail Devleti resmen kuruldu. Buna tepki gösteren Filistinliler, “Kahrol İsrail” diye sokaklara döküldü. Lakin iş işten, atı alan Üsküdar’dan geçmişti. Filistinliler örgütlenerek İsrail’e savaş açsa da her saldırılarında biraz daha küçüldüler. Bir zamanlar para ile sattıkları toprakları, Yahudiler artık topla tüfekle alıyordu.
1993’te ABD Başkanı Clinton’un girişimiyle İsrail Başbakanı Rabin ve Filistin lideri Yaser Arafat’ın “Oslo Anlaşması’nı imzalaması; “İki Devletli Çözüm” yolunda önemli bir adımdı.
Peki, neden olmadı? İsrail Başbakanı Rabin, Kasım 1995’te fanatik Siyonist bir gencin suikastı ile hayatını kaybetti. Güç radikallere geçti.Ondan sonra İsrail’in militarist saldırıları adım adım tırmandı. Filistinlilerin durumu daha da kötüleşti. Ve giderek de kötüleşmektedir.
Devamı II. Bölümde.