Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde 12 Nisan 2024 günü yaşanan teleferik kazası ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında, teleferik hattını işleten ANET’in eski genel müdürü olan ve 31 Mart’ta Kepez Belediye Başkanı seçilen Mesut Kocagöz ile 5 kişi ‘taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma’ suçundan tutuklandı.
Bu tutuklama yasal olmaktan ziyade siyasi olarak algılandı ve taşları yerinden oynattı. Zira AKP, kalesi olarak görünen Kepez gibi bir yerde seçimi kaybetti. Ve İbradı ve Gündoğmuş gibi 2 küçük ilçe dışında belediye kazanamadı.
CHP’nin Mesut Kocagöz dışında, hiçbir adayla seçimi kazanması zor bir ihtimaldi. Kocagöz; Ülkücü gelenekten gelen, AKP’nin ilk yıllarında Kepez belediye başkan yardımcılığı yapan, herkese bir şekilde dokunmuş, sevilen bir isim. CHP oyları yanında İYİ Partili Ülkücülerin ve iktidara kırgın kesimlerin oylarını CHP’ye kanalize etmeyi başardı.
Kamuoyunda, Mesut Kocagöz’ün tutuklanmasının ardından duyduğumuz en çok sorulan soru; “Kepez elden gidince kim ya da kimler rahatsız oldu? Bu tutuklamanın arkasında onlar var!” Devamla deniyor ki; AKP içinde yer alan ve vitrinde görünmeyen, yargıda etkili olduğu dilden dile dolaşan bir gurubun girişim ve özel ilişkileri bu tutuklamada etkisi kesin olmuştur. Kepez ilçesinde Rıza Sümer’in adaylığında etkili olan bu gurubun, yargıda yol arkadaşlarını harekete geçirmemesi mümkün değil.”
Bu söylenenler neticede bir iddiadan ibarettir. Doğru olduğuna dair elimizde herhangi bir delil yok. Lakin yanlış karar ve uygulamaların halk arasında böyle algılara neden olduğunu da söylemek isterim. Yargı tarafsız ve bağımsızlığını yitirirse, hukukun sağladığı güvence ortadan kalkar. Ve asıllı asılsız iddia ve dedikodular havada uçuşur!
“Aklı öldürürsen, ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde, millet bölünür. Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün: Devlet de ölür…” Bunu ben demiyorum, Fatih Sultan Mehmet söylüyor.
“Yılanın sevmediği ot, deliğinin dibinde biter” derler ya… Kocagöz, iktidar yanlıları için tam da öyle bir isim. Yıllardır ikamet ettiği ve yaşadığı “muhafazakâr mahalleyi” çok iyi tanıyor. Kepez Belediye’sinin de “ıcığını cıcığını biliyor!”
Kepez ve Muratpaşa oylarının yüksekliği, CHP’ye BB Başkanlığını da getirdi. İktidara muhalif olmama rağmen Muhittin Böcek’e destek vermedim. Zira ilk dönemini başarılı görenlerden değilim. Oyunu sayısal olarak artırmamasına rağmen, emeklilerin ve iktidar karşıtlarının oyu, iktidar yanlısı bazı kesimlerin sandığa gitmemesi sayesinde yeniden seçildi.
Umarım yeni dönemde hatalarından döner ve dar kadroculuk yapmaktan vazgeçer. İyi hizmetlerini alkışlar, yanlışlarını da eleştirmeye devam ederiz.
Mesut Kocagöz’ün koltuğuna ısınamadan tutuklanması toplumun geniş kesimlerinin tepkisine yol açtı. AKP’li vatandaşlar bile, “Böyle şey olur mu? Onca kaza oluyor, hangi kamu görevlisi tutuklandı?” demeye başladı. Sahi, bu olay bana “Çorlu Tren Kazası” ile “İliç Maden Faciası” olaylarını hatırlattı. Bu katliam gibi kazalarda hangi yetkililerin ihmali görüldü? Bildiğim kadarı ile “elde var 0…” Örneğin; dönemin TDDY Genel Müdürü olan Süleyman Karaman ile ilgili böyle bir işlem ya da yargılama göremedik! Üstelik AKP’den Erzincan Milletvekili yapılarak ödüllendirildi.
Yasaları herkese eşit olarak uygulanmadığı, “bizden-sizden” ayrımı yapıldığı sürece kamu vicdanı sızlamaya devam eder. Her şey gelir geçer ama adaletsizliği kimse unutmaz! Bir söz vardır ya…” Kurt Kışı Geçirir Ama Yediği Ayazı Unutmaz” diye. Devir döner, gün gelir hesap sorulur.
Bir Afrika atasözü der ki; “Sular yükseldikçe balıklar karıncaları yer, sular çekildikçe de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne gücüne güvenmemeli… Çünkü kimin, kimi yiyeceğine suyun akışı karar verir.”
Mesut Kocagöz; terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık ya da hırsızlık veya yolsuzluk iddia ve delilleri ile yargılanan birisi değildir. Tutuklanma işlemi olmadan da yargılanabilirdi. Çünkü tutuklama evrensel hukukta; bir ceza değil, önleyici bir tedbirdir. Kocagöz hangi delilleri karartacak veya nereye kaçacaktı?
Kamu yönetimi uzmanı olduğum için bu konuları az çok bilirim. Lakin yanlış değerlendirme yapmamak adına bilgisine güvendiğim ünlü ceza hukukçusu, Av. Rıdvan Yıldız’a sordum. “Üstat, nedir bu yargılama, şu mevzuatı bana bir açıklar mısın? Bir sordum, bin işittim! Dedi ki;
“Kanun (TCK.22.md.) taksirle dayalı suçlarda dikkat ve özen yükümlülüğü ve öngörülemezliği esas almıştır. Kepez Belediye Başkanı’nın tutuklama gerekçesinde; isnat edilen suçun CMK 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olduğu (katalog suçlar) delillere, tanık ve mağdurlara etki edebilme olasılığının varlığı göz önüne alınmıştır. Katalog suçlar kasıtla işlenebilen suçlar olup, taksirle işlenemezler. Dolayısıyla bu maddeye dayalı bir tutuklama kararı yasal dayanaktan yoksundur.
ANET Genel Müdürü olarak Mesut Kocagöz’ün ihmali hareket etmesi yani hukuki yükümlülüğünü yerine getirmemesi için, işletmesinden sorumlu teleferiğin periyodik bakımlarını yaptırmamış olması gerekir.
Oysaki; periyodik bakımlar, Mesut Kocagöz’ün genel müdürlük döneminde turizm mevsimi olmayan Ocak- Nisan aylarında ağır bakımları olmak üzere, periyodik ve her Pazartesi haftalık olmak üzere bakımları düzenli ve sürekli olarak yapılmıştır. Bu husus Bilirkişi “ön inceleme” raporunda da belirtilmektedir. Son üç bakım Mesut Kocagöz’ün ANET Genel Müdürlüğü’nden ayrıldıktan sonraki zaman dilimine aittir. Dolayısıyla zaman yönüyle de sorumluluğu cihetine gidilmez. Kaldı ki; bir kimsenin kendi hüküm ve tasarrufu alanı dışında meydana gelen olayların neticesinde sorumlu tutulamayacağı Yargıtay’ın uygulamada yerleşik kararıdır
Dikkat ve özen yükümlülüğü, öngörülemeyen olayın meydana gelmemesi için gerekli hukuki yükümlülüğünü yerine getirmesidir. Taksirle işlenen suçlarda hareket icrai (örneğin trafik kazası) ve ihmali (örneğin iş kazası) olmak üzere ikiye ayrılır. İcrai hareketli suçlarda kıstas; sebep-sonuç ilişkisidir (nedensellik bağı) ve yeterlidir, ancak ihmali davranış yükümlülüğünde bu kıstas yeterli olmayıp ayrıca “Objektif İsnadiyet” dediğimiz kişiye yönelik ihmalin varlığı gereklidir. (Şart teorisi). İhmal en basit anlatımla” yapılması gerekenin yapılmamasıdır.”
TCK.3/1 maddesine göre; tutuklama kararı yargılama sonucu verilebilmesi muhtemel ceza ile orantılı olmalıdır. Kaldı ki; “beraat” ile sonuçlanma olasılığı tutuklama kararında göz ardı edilmiştir.
Delilleri karartma veya etki edebilme, tanık veya müştekilere etki edebilmesi hususu subjektif bir değerlendirme olup, tutuklamaya başlıca sebep olamaz.
Kişi özgürlüğünün hayati önemi ve Mesut Kocagöz’ün toplum içindeki yeri göz önüne alındığında, adli kontrol tedbiri ile tutuklamadan yargılaması yapılabilirdi. “
Neticede Mesut Kocagöz, serbest kalacak ve görevine dönecektir. Lakin “lekelenmeme hakkı evrensel bir haktır.” Ve geç gelen adalet, adalet değildir. O nedenle “Mesut Kocagöz’e özgürlük” diyoruz. Her geçen gün halk desteğinin arttığını görünce de “Mesut Kocagöz, Yalnız Değildir” sloganının ne kadar anlamlı olduğu anlaşılıyor.