Sedat Peker’in açıklamaları doğrultusunda, üç bölüm halindeDevlet-Siyaset-Mafya ilişkilerine değinerek suç örgütlerinin devlette nasıl etkin olduklarını yazdım.
2002 yılında yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceği vaadiyle iktidara gelen ve 2009 yılına kadar iyi bir yönetim sergileyen AK Parti’nin bugün düştüğü ya da düşürüldüğü duruma üzülmemek elde değil. Hiç kimse böyle bir Türkiye hayal etmemişti.
Nereden bakarsanız bakın, bir suç örgütünün itham ve iddiaları Türkiye’yi sarstı. Suçladığı kişilerin ve iktidarın kimyası bozuldu. Şimdi sosyal medyada milyonların izlediği bir suç örgütü liderini tüm dünya konuşuyor.
Türk devletini yönetenlerin; asılsız itham ve iftira da olsa, uyuşturucu kaçakçılığı, adam öldürme ve çıkar ilişkileri vs. gibi suçlamalara maruz kalmasıtam bir rezalettir.
Türk halkının büyük kısmı geçim sıkıntısı çekerken, bazı siyasetçi ve bürokratların birkaç görev üstlenerek yüzbinlerle ifade edilen ücret almaları ise tam bir kepazeliktir.
Bizim bildiğimiz, konusu suç teşkil eden bir olayı öğrenen Cumhuriyet savcıları hemen harekete geçer ve kendi özgür iradeleri ile soruşturma başlatır. Böyle yapılmayınca kuşkular ve şüpheler artıyor. Sessiz ve kayıtsız kalmak çözüm değildir.
Kolombiya güvenlik güçleri, Türkiye’ye gönderildiğini iddia ettikleri 4.9 ton kokaini 9 Haziran 2020 günü yakaladı. Yine geçen yıl Mayıs ayında Panama’da Mersin’e gelen bir yük gemisinde 616 paket kokain ele geçirildi. 22 Ağustos 2020’de ise Dilovası’nda gümrük personelinin dikkati sayesinde eşyaların arasına gizlenmiş 540 kg kokaine el konuldu.
17 Mayıs günü İskenderun Limanı’nda yakalanan 1 ton uyuşturucu hap, Ardından Suriye açıklarında 1,5 ton esrar… Türkiye, uyuşturucu kaçakçılığı ile yeniden dünya gündemine oturdu.
Bildiğimiz kadarı ile kaçakçılar kendileri için en güvenli yol ve yöntemi kullanırlar. Bize daha önce Avrupa’dan kullanıcılar için az miktarda gelen kokain, gemilerle taşınır hale geldi. Demek ki, kokain Venezüella ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya gönderiliyor. Bu yeni bir rotadır.
Bilindik ezber şudur: “Türkiye eroin ve sentetik uyuşturucu kaçakçılığı açısından transit bir ülkedir. Yıllardır Afganistan’dan gelen eroin Türkiye üzerinden Avrupa’ya gider, Avrupa’dan gelen sentetik uyuşturucular ise Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu İpek yolu kullanılarak Ortadoğu’ya aktarılır.”Buna Balkan Rotası denir.
Türkiye eroin ve sentetik uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadelede başarılı bir ülkedir. Buna gölge düşürmeye kimsenin hakkı yoktur, yılların çalışması ve emeği vardır.
Sedat Peker’in ifşaatlarında dile getirdiği bu kokain operasyonları ile ilgili Türkiye ayağı ile ilgili soruşturma ve araştırma yapılmış mıdır? Kamuoyunda kıyamet kopuyor. Lakin yetkililer bu konuda sessizliğini koruyor.
Ne Kolombiya ve Panama Türkiye’ye bilgi verdi ne de Türkiye bu ülkelerden bilgi istedi. İnsanın tuhafına gidiyor. Vatan millet edebiyatı ile insanlar kandırılıyor ve birileri bu bahanelerin arkasına sığınarak kendi menfaatine uygun işler yapmaya kalkıyor.
Kokain kaçakçılığından bahisle bu organizasyonda isimleri geçenleri duyunca, insanın tüyleri ayağa dikiliyor. Acaba, doğru mu? Lakin “birilerinin bu kadar servete kısa zamanda nasıl ulaştığı…” konusunda inandırıcı açıklama yapılmaması, kuşkuları doğruluyor!
Yıllardır kaçakçılık birimlerinden çalışmış biri olarak, Sedat Peker’i kişiliğinden ve kimliğinden bağımsız olarak değerlendirdiğimde; İş dünyası- Siyaset ve devlet kademelerinde kuvvetli bağlantıları olan birinin, söylediklerinin dikkate alınması gerektiğine inanıyorum.
Önlem alınması açısından, aslında bu olay bir şanstır. Devlet, bu krizi yok sayma yerine fırsata çevirmelidir. Kendisi ile yüzleşen, hukuk ve demokrasiyi tüm ilke ve kuralları ile kılcal damarlarına kadar yerleştiren, bir hukuk devleti; hukuk dışı oluşumlar ile mücadele edebilir. Zira hukuk dışı oluşumlar, hukukun olmadığı yerde filizlenir ve yaşama imkânı bulur.
Emniyetin bu konularda bilge ismi Hanifi Avcı; “Şu anda bildiği her şeyi değil, belli konuları anlatıyor. Bu anlattıklarının çapının genişlemesi, direkt ona yönelik yapılacak işlemleri de belirler. Bilgisi bana göre çok büyük. Çok fazla bilgi var, kafasına yüzde 10’luk bir kısmını koymuş. Mesela kendisinin üzerine, yakınlarının üzerine, dost bildiği, yakın gözüken insanlar üzerine gidilir de; anlattığı olaylar incelenmez, gösterildiği olaylar üzerine bakılmaz, araştırılmaz, soruşturulmazsa bu defa daha tahrik olur. Tahrik olacağı zaman mevcut hükümetin daha fazla karıştığı olayları ve onları suçlayacak olaylara doğru genişler diye düşünüyorum” diye açıklama yapmış.
Bana göre de, “Pandora’nın kutusu yeni açılıyor. Peker, Pazar günü 8. videosu ile Suriye ile ilgili bazı açıklamalar yaptı ve kendi üzerinden El Nusra’ya silah yardımı yapıldığını iddia etti. İnanmak istemeyiz! Lakin ilgililerin açıklamasını beklemekten başka çaremiz de yok.
Bu adam bu bilgilere nereden ve nasıl sahip oldu? Büyük resme bakarsanız daha kolay anlaşılır. “Bu seviyedeki insanların büyük kısmı bu bilgilere sahiptir.”
Muhtemelen İstekleri yerine getirilmez ya da üstüne daha fazla gidilirse, ileride konuşacakları daha geniş boyutta olacaktır. Kamu gücünü illegal güçler ile paylaşan yönetimlerde olur böyle vakalar. Bir de suskun ve sessiz toplumlarda… Konuşan toplumun, özgür ve araştırmacı gazeteciliğin olduğu bir ülke olabilseydik… Bu tür olayların büyük bir kısmı olmazdı! Siyaset ve devlet adamlarının suç gurupları ile birlikte hareket etmesi ülke ve toplum açısından son derece tehlikeli bir yoldur.
Devlet kadrolarında “Temiz eller” operasyonu yapılarak, iç bağırsağına kadar temizlenmelidir. Allah korusun! Türkiye’de dünya kamuoyunda, “Narcos Türkiye” diye anılmaya başlarsa… Bunun hesabını kim verecek?
Peki, Türk halkı buna layık mıdır? Bir hadis vardır: Nasılsanız öyle yönetilirsiniz.” Bu kadar olay oluyor, bırakın yönetenleri fert ve toplum olarak kendimizi sorgulamıyoruz. Hayatımızın “ilmî ve dinî” alanlarından başlayarak “ekonomik, siyasî, sosyal ve kültürel alanlarında kendimizi düzeltmek zorundayız.
Eskilerin bir lafı vardır: “Et kokarsa tuzlarsın, tuz kokarsa ne yaparsın!” O kadar çok kokuşmuşluk var ki, tuz koktu. Tuz kokmasa, bir suç örgütü lideri siyaseti bu kadar sarsabilir miydi? Nerede, batılda “zirve” olmaktansa, hak yolunda “zerre” olmayı tercih edenler?
***
Zulmüyle şöhret yapmış Haccac-ı Zalim‘e bir gün halktan bir teklif geldi: “-Sen Hazreti Ömer‘in halkına karşı takındığı adaletli tavrını biliyorsun. Ne olur, biraz da ona benze, onun gibi adaletli davran bize…”
Haccac‘ın bugün bile ibret alınması gereken cevabı:
“-Doğru söylüyorsunuz! Ömer‘in halka adaleti öyle idi. Fakat şu gerçeği de unutmayın, Ömer‘in zamanında Ebu Zer gibi de halk vardı. Siz Ebu Zer gibi yoksulu, yetimi, komşusunu düşünen halk olun, ben de Ömer gibi halkı düşünen yönetici olayım. Siz Ebu Zer gibi halk olmuyorsunuz ama benden Ömer gibi yöneticilik istiyorsunuz.
Allah iyi insanlara kötü yöneticiyi musallat etmez, kötü insanlara da iyi yönetici nasip etmez. Halk neye lâyık halde ise yönetici de ona münasip şekilde gelir. Bunu böyle bilin, kendinizi iyi yönetime lâyık hâle getirin ki, istediğiniz iyi yönetime kavuşasınız!”