İnancımıza göre şehit; Allah yolunda savaşırken gayri müslimler tarafından öldürülen veya yaralı halde savaş alanında ölü bulunanlara denilmektedir.
Teröristler veya eşkıya ile çarpışırken…
Canını, malını ve namusunu korurken haksız yere öldürülenler de şehit midir?
Şehit olarak kabul görürler.
Ancak, savaş şehitleri, Allah katında en yüce mertebeye sahip olanlardır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Libya’da şehit olan askerlerimizle ilgili, “Tabii orada bir kaç tane şehidimiz var, ama bir kaç tane şehidimiz karşılığında da yüze yakın orada, o lejyonerlerden etkisiz hale getirdik. kardeşlerim, şunu hiçbir zaman unutmayacağız; şehitler tepesi boş kalmayacak.”
Bu söz geniş bir yankı yarattı. “Ölüme güzelleme” olarak yorumlayanlar olduğu gibi…
“İnsan yaşamı bu kadar ucuz mu?”
“Ölmek ya da öldürmek… Ne kadar sıradan bir hale geldi” mealinde sert eleştiriler de oldu.
Ama Erdoğan ısrarını sürdürdü, aynı sözü İdlib’te şehit olan askerlerimiz için de kullandı.
“Şehitler tepesi boş kalmayacak.”
Merhum Alparslan Türkeş’in bir sözü vardır. Der ki: Mevzu vatansa hepimiz ölelim. Mevzu makam ise hepiniz ölün.”
Askerlik kutsal bir vatan görevidir. Gerekirse bayrağımız için, vatanımız için, Kuran’da da buyurulduğu gibi, Allah yolunda savaş verilebilir.
Ölenler de şehittir.
Amavelakin, emperyalist güçler, “Büyük Ortadoğu Projesini” adım adım devreye sokuyor.
Müslümana, Müslümanı katlettiriyor.
Uyanık olmak lazım.
Ölen Müslüman, öldüren Müslüman.
Emperyalist güçlere ait kaç gayrimüslim asker öldürüldü?
Bunun cevabı yok.
Herkes kendi tarafını şehit ve haklı görüyor.
Gerçek bu.
Bir de bizi hiçbir Müslüman ülkesi desteklemiyor.
Hem Libya’da hem de Suriye’de bizi işgalci görüyorlar.
Rejim askerlerini de ülkesi için savaşanlar…
Bu doğru mu?
Tabi ki doğru değil. Türkiye baştan hatalı bir Suriye politikası izlemekle birlikte, Barış Harekatı ve Fırat Kalkan Operasyonlarında yerden göğe kadar haklıdır.
Ülkenin bekası için yola çıkılmıştır.
Göç dalgası önlemek…
Teröristlerin ülkemize geçişleri engellemek Türkiye’nin en doğal hakkıdır.
Adana mutabakatı bunu gerektirir.
Bunda ne kadar başarılı olundu?
Bu konu tartışılabilir.
Muhalif görüşte olanlar, “ Türkiye, güvenli bölgenin dışına çıkmamalı ve göç dalgasını burada durdurmalıydı” diyorlar.
“Bizim İdlib’te ne işimiz var?”
Cevabı, “ABD, Rusya ve İran’ın Suriye’de ne işi var?
Soruya soru ile cevap buna denir.
ABD; Petrol için bölgede… Rusya; tarihi hayaline kavuşarak sıcak denizlere ilk defa Esad sayesinde indi.
Ya bizim hedefimiz nedir?
Belirsizlik insanları tedirgin ediyor.
Esad’ı bize tercih eden Putin’e karşı protesto niteliğinde bir ses duymadık.
Cılız eleştiriler dışında…
Rusya’dan 2,5 milyar dolara aldığımız S-400’lerin daha ambalajı açılmadı.
Nasıl ve kime karşı kullanacağız?
ABD dersen, ayrı bir âlem…
Rusya ile aramız bozulsun diye dua ediyor. Yine de “Patriotlar konusunda henüz karar vermedik” diyerek kendini ağırdan satıyor.
Patriotlara şimdi ihtiyacımız var.
Hani, “Türkiye’nin, NATO müttefikimizin yanındayız” söylemleri ve verilen sözler.
Geçiniz.
ABD’yi değil, Rejim güçlerini vuracağız.
Ben, Rusya ve ABD’nin aralarında gizli bir anlaşma olduğuna inananlardanım.
Türkiye olmadan, Suriye sorunu çözülebilir mi?
Tabi ki koskocaman bir “hayırrr”
O halde, Türkiye bölgede önemli bir aktördür.
İyi bir diplomasi ile kendisini göstermelidir.
Keşke zamanında Esad ile bozuşmadan, arabulucu rolünü kapabilseydik.
Geçti gayri, geriye dönmenin bir faydası da yok.
Gelinen noktada Esad, Rusya’yı arkasına alarak zalimleşti.
Kendine muhalif vatandaşlarını katlediyor.
Hem de çoluk çocuk demeden…
Bir ülke düşünün ölmek ve öldürmeye davet, her şekilde en ‘yüce bir iyilik ’ ve de “güzellik “ olarak icra ediliyor.
Esad bunun bedelini ağır öder.
“Şehitler tepesi boş kalmayacak!”
Bu sözler, “işin başındayız, daha fazla şehidimiz olacak” olarak algılanıyor.
İnfial ya da sert eleştiriler burada çıkıyor.
Türk askeri bulunması gereken yerde bulunmalıdır.
Her askerimiz bizim için bir değerdir.
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” demiş Edebali.
“Niçin Ölsünler? Libya çöllerinde…Suriye bataklığında…
Sınırlarımızı koruyalım yeter.”
Çıkan sesler bunlar.
Haklı ya da haksız…
Şehitler Tepesi nerede?
Ülkemizin birçok yerinde bu isimle adlandırılan yerler mevcut.
İsteyen Gogol’da bulabilir.
Ayrıca Nihat Asya’nın, “Bir bayrak rüzgâr bekliyor” şiirini okuyanlar için bu söz bilinmedik bir şey değil.
“Şehitler tepesi boş değil, toprağını kahramanlar bekliyor ve bir bayrak dalgalanmak için rüzgâr bekliyor.”
Biz vatan şiirleri ile büyüdük.
“Vatan sana canımız feda” sloganları ile yürüdük.
Kimse bizim milliyetçiliğimizi ve vatan sevgimizi sınamasın.
Ama soralım.
Hedefimiz ne, kimin yanındayız, kimin karşısındayız?
Ülke çıkarlarımız neredeyse safımızı tutalım.
Suriye’de kim bizim müttefikimiz?
Bunu bilelim yeter.
Her acılı olayda, “Şehitler Tepesi hiç boş kalmayacak” sözü kullanılırsa, Arif Nihat Asya’nın şiirinde ki anlamı kaybolur.
Peygamberlikten sonra gelen en yüksek rütbe” olan şehitlik mertebesidir.
Vatanını korumak için gerekirse her Türk şehit olur.
Yoksa biricik evladını kaybeden acılı baba : “Vatan sağ olsun” der mi?
Ama öncelikle kınalı kuzularımızı yaşatmanın yolunu bulalım.
Şehitler artıkça, ana-babaların mırıldanmaya başlamasını önlemek kolay olmaz.
Alınan kararlarla birlikte, “raporlu” ve “bedelli yapmış” olan insanların askerliği de sorgulanır.
“Hep gariban çocukları mı şehit olacak?”
Ülkeyi bu noktaya getirmemek gerekir.
Bizden söylemesi.
***
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
…
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgâr bekliyor!
Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
…
Arif Nihat Asya