Çadır Satmak Hangi Vicdana Sığar
Türk Kızılay’ı, 1868 tarihinde “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla kurulmuş, sonrasında “Hilali Ahmer” ismiyle anılmıştır. Kızılay ismi ise Atatürk tarafından verilmiştir.
Türk Kızılay’ı Türkiye genelinde 700’e yakın şubesi, gönüllüleri ve çalışanları ile Türkiye’nin en köklü kuruluşlarından birisiydi! Şimdi 159 Şube civarında olduğu ifade ediliyor.
Türkiye’deki coğrafi yapı göz önüne alındığında Türk Kızılay’ı ülkemiz için olmaz ise olmaz can damarlarımızdan biridir.
Öğrencilik yıllarımızda öğretmenlerimiz bize Kızılay damgalı sarı zarflar dağıtır, biz de harçlıklarımızdan içine para koyar ve özenle zarfı kapatırdık. Yardım ettiğimiz için de tarifsiz bir heyecan duyardık. Hele “Kızılay Kolu Başkanı” olmak ayrıcalıklı bir görevdi. Kızılay kolluğunu takan arkadaşı içten içe kıskanırdık.
Nereden nereye…
Türk devletinin en köklü kurumlarından biri olan Türk Kızılay’ı son yıllarda; yolsuzluk, usulsüzlük, adam kayırmacılık gibi bir takım iddialar gündeme gelmektedir. Kızılay, eski ve yeni siyasetçilerin yakınları için arpalık haline getirilmiş… Bir yardım kuruluşunun üst yöneticileri iştirak şirketlerinde 5-6 yerden maaş alıyorsa bunun adı resmi soygun değil midir?
Bunu perdelemek ve milletin dikkatini farklı noktalara çekmek için “Kızılay 140 devlete en hızlı yardıma koşan dev bir kuruluşa dönüştürülmüştür” propagandası yapıyorlar. Suriyelilere dayalı döşeli briket evler ve okul yapan Kızılay, depremzede vatandaşına çadır bile veremedi.
İlk 48 saatte millet yanında Kızılay’ı aradı ama yoktu. Ne çadır ne de sıcak bir çorba… Tabi ki, bu durum eleştirilere neden oldu. “Devlet nerede? AFAD nerede? Kızılay nerede?” diye haykıran ya da eleştiri getirenlere Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok sert çıktı. “Be adi, be şerefsiz, be ahlaksız, be namussuz” gibi hakaretlerde bulundu.
Cumhurbaşkanı haklı mıydı? Haksızdı! Bir devlet adamı veya siyasetçi daha sağduyulu ve hoşgörülü olmalıdır. Ayrıcı eleştirilen Kızılay ve AFAD değil, onun beceriksiz ve niteliksiz yöneticileridir.
AFAD, organize bir şekilde zamanında müdahalede bulundu… Kızılay anında çadır kentleri kurdu da biz mi görmedik? Sonradan anlaşıldı ki, Kızılay’ın vatandaşlara bedava ve hızla dağıtması gereken çadırlardan 2050 tanesini AHBAP derneği ile Türk Eczacılar Birliğine para karşılığı satmış.
Hem de tanesi 160.000 TL ye…
Bu olayın duyulması Türk kamuoyunda bomba etkisi yarattı. “Kızılay bir ticari şirket mi? Kızılay’ın görevi mal alıp satmak mı? Şu durumda bile KIZILAY nasıl olur da işin ticari boyutunu düşünür?” eleştirileri peş peşe geldi.
Kızılay, ticari şirket mi, yardım kuruluşu mu? Ticaret yapan bir şirketse vatandaştan IBAN ile yardım toplaması doğru değildir. Lakin Kızılay’ın ticari şirkete dönüştürülmesinin haklılık payı da yok değil! Onca yandaşı ve yakınlarını doyurmak kolay bir iş değil. Aç kurtlar gibi Kızılay’ın üzerine üşüşmüşler. Kısacası, gelir gideri karşılayamayınca yılların kadim kuruluşu Kızılay bir “HOLDİNG” haline dönüştürülmüş.
Bu millet bu Kızılay’a nasıl güvenecek? Kızılay Başkanı pişkinlikle, “arkadaşlarımız yanlış yapmış, uyardım” dedi. Yani suçu çalışanlara attı.
Bildik uygulama! Başarıya sahiplen, sorumluluğu başkasına at! “Balık baştan kokar” diye boşuna dememişler.
Ne olmalıydı? Sorumlular hakkında soruşturma açılıp, ihmali ve suçu olanlar görevden alınmalıydı. Kızılay Başkanı da ya istifa etmeli ya da azledilmeliydi.
Bir tek istifa var mı? Yok.
Alman gazetelerinin yazdığına göre yurtdışından gelen çadırlara Kızılay logosu vuruluyormuş. Hiçbir sakıncası yok. Yeter ki, şu soğukta barınma ihtiyacını gidersinler. Şu ana kadar 300.000 kurulmuş ama 750.000 çadıra daha ihtiyaç olduğu söyleniyor. Bunları söylemeyecek miyiz?
Çözüm üretmesi gerekenler, milleti susturma peşinde…3 maymunu oyna diyorlar. “Görme-Duyma- Konuşma…” Holding ticaret yapıyor, karını da AKP yandaşları afiyetle yiyor. Helal mi, haram mı?
Osman Yüksel’in Gör Allah’ım şiirinden bir dörtlük okuyayım.
Helal haram ver Allah’ım
Aciz kulun yer Allah’ım
Verdiğini yiyemezsem
Hesabını sor Allah’ım
Tribünler Sussa Ne Değişecek?
Beşiktaş ve FB seyircisi stadyumda “Hükümet istifa” diye tezahürat yaptı.
Sonra ne oldu? Bahçeli, maçların seyircisiz oynanmasını isteyip, BJK üyeliğinden istifa etti. Peki, Sn. Bahçeli Anıtkabir’de Atanın huzurunda Sn. Erdoğan lehine slogan atan organize edilmiş AKP’lilere niye tepki koymadı?
AKP Yandaşları da boş durur mu? “Paralı köpekler, satılmışlar, şerefsizler operasyon çocukları hesap vereceksiniz!” gibi paylaşımlar başladı.
En iyisi futbolu spor olmaktan çıkarın, kapatın gitsin! Ne olacak, tribünlere yasak getirseniz? Sosyal medyayı, gönülleri ve dilleri nasıl susturacaksınız.
Öğrencisiz Üniversite, seyircisiz maçlar, araçsız yollar… Oldu olacak seçmensiz seçim de isteyin!
Tam bir akıl tutulması! Anlaşılan iktidarı protesto korkusu sarmış
Cumhurbaşkanı Niye Helallik İstedi?
CB ve Bahçeli depremin vurduğu Adıyaman’ı ziyaret etti. “İlk birkaç gün Adıyaman’da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Helallik istiyorum” dedi. Bu sözlere kamuoyunda tepkiler çığ gibi büyüdü. Babacan: Helalliği ihmaliniz yüzünden vefat edenlerden isteyin” şeklinde cevap verdi.
Vefat edenler helallik verir mi? Onu bilmem. Lakin enkaz altında kalan yakınlarını kurtaramayanlar zor helallik verir. Yüz ifadelerinde helallik vermeyecekleri anlaşılıyor.
Hele Kızılay ve AFAD kurumlarına değil de beceriksiz ve vasıfsız yöneticilerini eleştirdiğimiz için hakarete uğrayan bizler… Haklarımızı helal edecek miyiz? Sanmıyorum. Biz ahlaksız ve dalkavuk değiliz. Dalkavuk olsak bedel ödemez, hükümete yağ çeker… Ya bir yerlerde pasta yer ya da el ile ayakkabı yalayanlar arasından olurduk!
Liyakat konusuna ayrı bir yazımda değineceğim.