Demokrasi, halkın kendi kendine yönetmesidir.
Bir başka deyişle, demokrasilerde meclis ve hükümet üzerindeki yetki halkın elindedir.
Demokrasi, özgürlüklerin kurumsallaşmasıdır. Her önüne gelen, özgürlüklerle oynayamaz.
Demokratik sistemde; çoğunluğun isteklerine saygı duyulurken, bireylerin ve azınlık gruplarının temel hakları da özenle korunur.
Bu ne demektir?
Gücü elinde bulunduranlar; zayıfı ezemez, hukuki haklarını gasp edemez.
Demokrasilerde ifade ve din özgürlüğü vardır.
Hiç kimse düşüncelerinden dolayı aşağılanamaz, ayrıştırılamaz, mahkûm edilemez.
Dini inancını yaşamaktan alıkonulamaz.
Demokrasilerde özgür ve adil seçimler yapılır, kazananlara hakkı verilir.
Yarışlar adil ve kurallar çerçevesinde yapılır.
Herkesin hakkı hukuku korunur, adalet sağlanır.
Hiçbir güç seçimler üzerine hâkimiyet kuramaz.
Tarafsız ve bağımsız olan yargıçlar bu tür davranışlara müsaade etmez.
Demokrasilerde hukukun üstünlüğü esastır, kişilerin üstünlüğünden bahsedilemez.
Bütün vatandaşlar yasalar önünde eşittir, hakları korunur.
Gücü elinde bulunduranlara ayrı, zayıf ve güçsüzlere ayrı karar çıkarılamaz mahkemelerde…
Demokrasilerde, vatandaşın yönetime katılma, politik sistemde yer alma hakkı ve sorumluluğu vardır.
Demokratik toplumlar; hoşgörü, işbirliği ve uzlaşma değerlerine bağlıdır.
Mahatma Gandhi’nin sözleriyle, “Hoşgörüsüzlük, bir çeşit şiddettir ve gerçek bir demokratik ruhun gelişmesine engeldir.”
Yani, demokrasinin özü hoşgörüdür.
Öfke dili değil…
Demokrasinin özünde bir yanlış var mı?
Bence yok.
Eksiklik dersen var. O da uygulanma biçimlerindendir.
Herkes kafasına göre demokrasiyi yorumlar, işine geldiği gibi uygularsa tartışılır hale gelir.
Demokrasi, “eşit vatandaşlık” ilkesini kabul eder.
İnsanların dini inançlarına göre hak ve yükümlülükler koymaz.
Başka bir ifadeyle, İnsanların inancı ne olursa olsun kanun önünde eşittir.
Eşitlik… Din ve vicdan hürriyeti…
Seçme ve seçilme hakkı…
Kuvvetler ayrılığı…
Fikir ve ifade hürriyeti…
Demokrasinin temel değerleridir.
“Demokrasi Müslümanların siyasi sistemi olamaz” diyenler de var.
Onlara sorum şudur.
Bu temel değerlerden hangisinden vazgeçeceğiz?
“Hem Müslüman hem de demokrat…”olunabilir.
Bu değerlerin geliştiği ülkeler…
Hepsi de istikrarlı ve yönetebilir rejimlerdir.
Ötekileştirme… Ayrıştırma… Öfke dilinin olduğu…
Kan ve gözyaşının dinmediği…
Halkın mutluluk ve refah içinde yaşamadığı…
Liderlerin ve yönetimlerin tuzunun kuru olduğu ülkeler…
Hep İslam ülkeleridir.
Halbuki İslam, barış ve kardeşliği emreden bir dindir.
İnsanın sahip olacağı en önemli şeylerden birisi de özgürlüktür.
Özgür olunmadıktan sonra her şey anlamsızlaşır.
Sorun! hürriyeti tehdit edilenlere…
Dışarıda soluk almayı bile özlerler.
Demokrasi varsa, özgürlükler güvencededir.
Hiçbir kazanım, özgürlükten daha önemli olamaz.
O nedenle…
Özgürlüğümüzden, haklarımızdan, hukukumuzdan vazgeçemeyiz.
Ne laiklik ve özgürlük birbiri ile çatışır ne de beka ile demokrasi…
Ve bekamız…
Demokrasimizin gelişmesi ile daha iyi korunur.
Bu böyle biline…
Kavga ile değil, ortak akılla rasyonel çözümler demokrasilerde işlerlik kazanır.
Çağımızda yükselen değerlerden birisi de “yumuşak güç…”
Güler yüzlü, dost canlısı bir insan; karşısındakinin sevgisini ve saygısını kazanır. Buna “yumuşak güç” deniliyor.
Terörle mücadele, madalyonun bir başka yüzüdür.
Korkutmak, sert tedbirler almak, taviz vermemek, gerektiğinde silahla mukabele etmek…
“Sert gücü” çağrıştırır.
Ustalık bu ikisini de yerli yerinde kullanmaktan geçer.
Sert gücü terörle mücadele yerine, mütedeyyin vatandaşa da uygulayan kaybeder.
“Şiddet şiddeti doğurur.”
Demokratik rejimlerde ikisine de yer vardır.
Yeter ki hak, hukuk adalet işlesin.
Yeter ki gereksiz yere özgürlükler kısıtlanmasın.
Yeter ki demokrasinin temel değerleri korunsun.