Yerel seçimler, kentte ve ilçelerde yaşayan insanlar için önemli bir seçimdir. Zira kendisine yerelde hizmet edecek adayları seçecektir. “Bir hizmeti en yakın birim yürütsün” anlayışına dayanan hizmette yerellik ilkesi, bireyi toplumun odak noktasına yerleştirir. Ayrıca yerel ve ortak hizmetlerin, merkezi hükümetin dışında yerel yöneticiler tarafından yerine getirilmesinin birçok faydası bulunmaktadır.
Şöyle ki; Hizmette gecikmeyi önler. Çoğulcu bir yönetim şekli olan demokrasi ile uyumludur. Halk görüş, öneri, şikâyet ve beklentilerini yereldeki yöneticilere daha kolay ulaştırabilir. Zira yerel yönetimlerin üzerindeki baskı, ildeki merkezi yönetim kuruluşlarına göre daha azdır. Belediyelerin imardan kültüre, temizlikten şehir huzuruna kadar hayatımızda esaslı rol oynayan, yetkileri olan, denetim yetkisi bulunan kurumlar olduğunu unutmayalım!
Yerel seçimlerin genel seçimlerden farkı, adayın seçmen tercihlerinde önemli bir kıstas olarak görülmesi ve partiler arası oy geçişlerinin daha kolayca gerçekleşmesidir. Yerel seçimlerde vatandaşın oyu daha kıymete binmekte, adaylar ellerinde sihirli değnek varmışçasına akıllarına gelen her türlü vaatlerde bulunmaktadır. Oy verirken; ideolojik saplantılardan ve önyargılardan uzak durarak, “Nasıl bir kentte yaşamak istiyoruz?” sorusunu kendimize sormamız gerekir.
Antalya özeline gelirsek; çarpık kentleşme, ulaşım, trafik, düzensiz tabelalar, kaldırım işgalleri ve yeşile savaş açan bir anlayış tarafından yönetiliyoruz. Antalya, Türkiye’nin en gözde turizm şehri olmasına rağmen, hala alt yapı sorunlarını çözememiş, sosyal ve kültürel gelişimini tamamlayamamış bir ilimizdir. Trafik sorununu; alt geçit -üst geçit, parke yollar ve kavşaklarla çözeceğine inanan ancak trafiği daha zorlaştıran bir yönetim modeli sizce ne kadar bilimseldir?
Hala kent kimliğini ve kent kültürünü oluşturmuş değiller.
Uyuşturucu kullanımının Türkiye’nin ortalamasının çok üstünde olduğu, yıkılmayan metruk binalarda her türlü suça zemin hazırlandığı, kaldırımların işgal edildiği, isteyenin istediği gibi tabela taktırdığı, Kaleiçi gibi bir mirasın korunamadığı gibi beton yapılarla yok edildiği bir kent; yirmi birinci yüzyıla uygun mudur?
Antalya’da doğup, büyümüş ve yaşlanmış insanlarla konuşuyorum. Diyorlar ki; “Antalya eskiden bu kadar yorucu ve beton çirkinliği olan bir şehir değildi.
Seçimler yaklaştıkça panik halinde ve plansız bir şekilde yapılan yol çalışmaları aslında seçmene hakaret etmek değil midir? Her tarafta mevcut belediye başkanlarının yakışıklı resimleri ile dolu. “Şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz!” Tamam iyi de şimdiye kadar nerelerdeydiniz, elinizde tutan mı vardı? Hani benim de eleştiri yağmuruna tuttuğum hükümet, size kaynak aktarımı yapmıyordu? “At binenin kılıç kuşananın…”
Hani demiş ya Atatürk; “Hiç şüphesiz ki Antalya, dünyanın en güzel yeridir.” Kesinlikle öyle… Coğrafi güzellikleri, tarihi ve kültürel değerleri ile ortak mirasımız olan Antalya’yı yetersiz ve kifayetsiz yöneticiler yüzünden elbirliği ile katlettik. O güzelim bahçeler, seralar ve sahiller betona teslim edildi. Kentsel dönüşümde ve imar planlamasını tamamlayamayan ve stratejik planı olmayan bir kent. Bari, bozkırı cennet yapanlardan biri olan Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı örnek alsaydınız!
Seçim sadece oy kullanmak değil aynı zamanda hesap sormaktır. Kimsenin makamı ve şahsi ikbali; şehrin sakinlerinden, şehrin geleceğinden, çocuklarımızın temiz bir şehirde ve çevrede yaşama hakkından büyük değildir. Belediyelerin yönetim anlayışının A’dan Z’ye kadar değişmesi, katılımcı demokrasi düşüncesi ile halkın yönetime katılması ve tüm iletişim kanallarının açık tutulması gerekmektedir. Bir de adayların bu seçim kampanyalarının kaynağını ve mal varlıklarını açıklamaları gerekir. Harcana paraların haddi hesabı yok! Denetim mekanizması olmadığı için harcanan paraların halkın parası olup olmadığı da bilinmiyor.
“Yağma Hasan’ın Böreği…”
Halkın reklama karnı toktur. Telefonlara çıkmayan, randevu vermeyen, dar bir kadro ile çalışan, mega projeler konusunda bilgisiz ve yetersiz yöneticilere geçit vermemek gerekir. Antalya’yı geleceğe taşıyan ve gelişmiş dünya kentleri arasına sokacak ufku geniş olan belediye başkanlarına ihtiyacımız var. Kepez’de AKP’li Hakan Tütüncü’nün, Muratpaşa’da CHP’li Ümit Uysal’ın çalışmalarını beğeni ile izliyoruz. İki, başkan da halkta yaptıklarının karşılığını alacaktır. Serik’te ise İYİ Parti adayı Mehmet Habalı’nın ayak sesleri duyuluyor.
Antalyalıyım diyen herkesin yaşadığı kente sahip çıkması ve Antalya’ya yakışan, geçmişle gelecek arasında bağ kuran, buraya özgü mimari yaklaşımı benimseyen ve icraata geçiren, gençleri kucaklayan, kültürü, tabiatı önceleyen başkan adaylarını seçmeye özen göstermek zorundayız.
“Geminin burnunu değil, ufkunu gören kaptandır.”
Millet kimi seçerse kabulümüzdür. Adayı beğenelim, beğenmeyelim! Demokrasilerde son sözü halk söyler. Bize de halkın tercihlerine saygı duymak ve seçileni tebrik etmek düşer.
Yerel seçimlerin ülkemize ve kentimize hayırlı olmasını dilerim.