Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün düzenlediği “Gençlik ve İnanç Çalıştayı”nın sonuç bildirgesinde, “Gençler arasında deizm yayılıyor” başlığı haberlere konu oldu.
Ve ortalık karıştı.
Uzmanlar ve yetkililer birbirlerini suçladı.
Sonuçta araya seçim girdi, sular duruldu.
Sorunları halının altına süpürerek, uzun süre saklamak mümkün değildir.
Allaha inanmayan bir inanç biçimi olan ateizmi bilirdik de, bu deizm de nereden çıktı?
Birçok kişinin açıkça ya da aklından bu soruyu sorduğunu bilirim.
Demek ki var. “Ateş olmayan yerde duman tütmez.”
Böyle bir eğilimin varlığını bizim bilge liderler reddetse de esip yağsa da…
Teşhis ve tedavi yöntemleri üzerinde çalışma yapılması gerekir.
Nedir deizm?
Deizm, Batıda katı ve baskıcı Katolik dünyasına tepki olarak doğmuştur.
Allah’ın varlığına inanan ve tüm dinleri reddeden bir inanç biçimidir.
Peygamberleri ve kutsal kitapları reddeder.
Cennet ve cehennem, melek ve şeytan gibi kavramları kabul etmez.
Doğa bilim ve akla inanır, aracı kabul etmez.
Yaratıcının dünyaya müdahale etmediğini, dünyanın kendi yasalarına göre işlemesi gerektiğini savunur.
Sapkın bir inanç biçimi…
Ama daha çok gençler rağbet gösteriyor.
Muhafazakâr ailelerin çocuklarında da bu eğilimin gözlendiği, hızla yayıldığı söyleniyor.
Hem de muhafazakâr kesimin, cumhuriyet tarihindeki en özgür en rahat dönemlerini yaşadığı ülkemizde…
Elin yalancısıyım.
“Müslümanlıkla ahlak arasındaki makas giderek açılıyor, Müslümanlar dünya ahiret dengesini yitirdiler,
Dindar olduklarını söyleyen insanların yaşamlarındaki çelişkiler giderek artıyor.
İslam ‘adalet’ diyor, fakat adaletsizlikler her yerde…
Gençler bunları sorguluyor.
Söyleme değil, eyleme bakıyor.
Toplumsal yozlaşmanın önüne geçmeden, deizm gibi akımlara dur denemez.
Geçenlerde sosyal medyada İlahiyatçılar Birliği’nin bir bildirisini okudum.
Etkilendim.
Konu ile bağlantılı olduğunu değerlendirdiğim için, çok uzun olan bildiriyi kendi bakış açımla analiz ettim, kısalttım.
Ana hatları ile aşağıdaki konuları içeriyordu.
Kadınlara dokununca abdest bozulur diyenler…
Yetim hakkı konusunda yeterince konuşamıyor.
Peygambere bile biat şartlara bağlanmışken…
Çıkar için parti liderlerine sorgusuz sualsiz biat ediliyor.
İslam barışı, kardeşliği ve hoşgörüyü ön görürken…
İslam dünyası iktidar savaşları ile dolu, kan gövdeyi götürüyor.
Her taraf cami ve kuran kursu dolu iken…
Kuran, gençler arasında tam manası ile anlaşılamıyor
Arı bal yapmam, güneş doğmam diyemezken…
İnsana verilen AKIL nimeti, yerinde kullanılmıyor.
Demokrasi, doğruluk, hak ve hukuk sadece çoğunluk içinmiş gibi davranılırken…
Azınlığın ve mağdurun hakkı gözetilmiyor.
İbadet denilince namaz, oruç, abdest, camiye gitmek akla gelirken…
Adalet, işgaller, zulümler, tecavüzler ve işkenceler akla gelmiyor.
İslam tek ve HAK din olarak kabul görürken…
İnsani değerleri, iyilik ve güzellikleri Müslüman yöneticiler dillendiremiyor.
Batıda siyaset birlik ve barış içinde yapılırken…
Müslümanlar arasında; hırs, öfke, kin, nefret ve düşmanlık tohumları ekiliyor.
Batı; bilim, teknoloji, sağlık ve sanatta ilerlerken…
Müslümanlar, sürekli siyasetle meşgul ediliyor, birbirleri ile uğraşıyor.
Din, “insanı korumak ve mutlu etmek” için gönderilmişken…
Akıl, mantık, basiret, feraset, ahlak, vicdan ve iman gibi değerler gündemimizde sıkça yer almıyor.
İslam, “gönül kazanma” diniyken…
“Haddini bildirme ve sindirme” dinine dönüştürülüyor.
Kur’an, Allah’ın insanlığa mesajı olarak algılanması gerekirken, ölü kitabı, mevlit kitabı ya da dua kitabı haline getiriliyor.
Kısacası, İslam üzerinden sürekli birileri bir paye ve konum kazanma yoluna gidiyor.
Bunları ben söylemiyorum, ilahiyatçılar söylüyor.
Ben de altına imzamı atıyorum.
Yalan mı?
Bütün bunlar ortada iken, deizmden şikâyetçiyiz?
Ezberi bozamayan, bir fikre körü körüne bağlı olmaktan kurtulamayan…
Geleneksel anlayıştan ödün vermeyen…
Geleceği yorumlamaktan korkan…
Yaşadığı olumsuzlukların nedenini arama zahmetine girmeyen…
Kendisi gibi düşünmeyenleri lanetleyen ve aşağılayan…
Kendi kusurlarını örtmek için bin bir bahane uydurmayı adet haline getiren…
Bir toplumda; deizm de artar ateizm de…
Bin küsur yıllık tarihimizde; sahabe, evliya, hadis, sünnet, tasavvuf…
Hepsi vardı ve hepsi birer değerdi…
Ne zaman ki; FETÖ, DEAŞ gibi kendilerini dindar diye adlandıran bazı terör örgütleri ile dini şahsi ve siyasi emellerine kullananlar, değerleri yok edip milletin kafasını karıştırmaya başladı…
Dine olan saygı eskiye göre azaldı ve ahlaki çöküntü hızla yayılıp geriye deizmin ayak sesleri kaldı.
Allah sonumuzu hayreylesin.
Ramazanınız mübarek olsun.