İnanışa göre Hızır, zor günlerde insanlara yardım eden, iyileri ödüllendiren, kötüleri cezalandıran, insanları berekete ve bolluğa kavuşturan nur yüzlü bir velidir. Hızır’ın, “hayat suyu” içtiği için sonsuza kadar yaşayacağına inanılmaktadır. İlyas’ın ise bir peygamber olduğuna inanılır. Hızır karaların ve havanın, İlyas ise suların hâkimidir. Efsaneye göre Hıdrellez, bu iki kardeşin kavuşma ve buluşma günüdür.
İsmini, “Hızır” ve “İlyas” kelimelerinin halk arasındaki telaffuzundan aldığı bilinen Hıdrellez, 5 Mayıs gecesinden başlayıp, 6 Mayıs’ta çeşitli etkinliklerle kutlanan bir bayramdır. Hıdrellez, inanışa göre, “kış mevsiminin bitip, sıcak yaz günlerinin başladığını,” başka bir deyişle, doğanın canlandığını müjdelemektedir.
Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olan Hıdrellezde, her türlü dileğin onlar tarafından yerine getirileceğine inanıldığından, çeşitli dilekler tutulmakta, çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmektedir. Onların su kaynaklarında, kırlarda buluştuğunun düşünülmesi nedeniyle, kutlamalar genellikle yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da bir yatırın yanında yapılmaktadır. Bu gibi yerlere” Hıdırlık” denildiği de olur.
Baharın ilk kuzusunun eti ya da ciğeri yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına, Hıdrellez günü kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içildiğinde, bütün hastalıklara iyi geleceğine inanılmaktadır.
Hıdrellez gecesi, Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere bolluk ve bereket vereceği inancıyla, yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılmaktadır.
Ev, bağ-bahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi gül ağacının altına istediklerinin küçük bir modelini koymaktadır.
Dilek dileyenler ise, dileklerini kırmızı kurdeleye bağlayıp gül ağacına asmakta, bir yıl boyunca dileklerinin yerine gelmesini beklemektedir.
Bazı kimseler de ateş yakıp, dilek dilemekte, ondan sonra yaktıkları ateşin üstünden atlamaktadır.
Hıdrellezde baht açma törenleri de oldukça yaygın olarak uygulanan geleneklerimizdendir.
Bilindiği üzere, bahar bir doğuş, yaz gelişme, güz olgunluk, kış da bir uykuya dalış ol arak nitelendirilir. Bahar, bir doğuşu ifade ettiğinden, diğer mevsimlerden farklıdır. Çünkü tabiatta da bahar; şenlik, tazelik ve canlılıktır. Bu nedenle güzelliğin, gençliğin, heyecanın, dorukta olduğu yıllar ömrün baharı olarak tanımlanır. Dolayısıyla Türklerin yaşadığı hemen her yerde baharın gelişiyle birlikte Hıdrellez kutlamaları görülür.
Sonuç olarak Hıdrellez, Türk toplumunu canlandıran, birlik ve beraberliği pekiştiren, birçok gelenek ve göreneğin bu vesileyle yaşatıldığı bir bayramdır. Hıdrellez kutlamalarının gerçek nedeni ise, kışın sona ermesi ve de tabiatın canlanmasıdır.
Hıdrellez Efsanesi
Hızır ve İlyas, Hükümdarın ordusundaki iki askerdir. Hükümdar bir gün ordusuyla birlikte ölümsüzlük suyunu (Ab-u Hayat) aramaya çıkar. Yolculukta, Hızır ve İlyas diğer askerlerden ayrılırlar. Bir subaşında durup, yemek için kurutulmuş balık çıkarırlar. Tam bu esnada deniz suyu balığa sıçrar, balık canlanır ve suya atlar. Böylece Hızır ve İlyas ölümsüzlük suyunu bulmuş olurlar. Bu sırada bir melek gelir. Hızır ve İlyas’ın kıyamete kadar yaşayacaklarını, fakat Hızır’ın karada, İlyas’ın denizde ihtiyacı olanlara yardım edeceklerini bildirir. Hıdrellez günü yani 6 Mayıs’ta Hızır ve İlyas’ın buluştuklarına, onların buluşmalarıyla ölü tabiatın canlandığına inanılır. Halk inanışına göre 6 Mayıs’ın yağmurlu geçmesi, Hızır ve İlyas’ın buluştuklarında sevinçlerinden ağlamalarının ve bulutların da onlara katılmalarının bir ispatıdır.
Yine rivayete göre Nuh peygamberin gemisinin fırtınaya tutulduğu, yeryüzünü suların kapladığı, tufanda, gemide ki insanların feryâd edip
“Ya Hızır bizi kurtar” diye dua ettikleri söylenir. Güvercin, (Aslında karga) ağzında zeytin dalı ile gemiye döndüğünde karanın yaklaştığı, suların da çekilmesiyle insanların karaya çıktıklarına inanılır. Bu anın anısına her yıl 3 gün Hızır Orucu tutulur.
Hızır’ın suyu benem,
Ab-ı Hayat Bendedir,
Kevserden İçen gelsin,
Kadru berat bendedir,