İstanbul seçimleri bitti ve kazananı Millet İttifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu oldu.
Hayırlı uğurlu olsun.
AK Partililer bu ilk ve anlamı büyük mağlubiyetin şaşkınlığı içindeler.
Siyaset böyle bir şey…
Hata yaparsan gidersin.
AK Parti yenilginin muhasebesini mutlaka yapacaktır.
31 Mart Seçimlerinin iptali toplum vicdanında karşılık bulmamıştı
Demokrasiye müdahale olarak algılandı.
“Çaldılar.”
Kim çaldı? Cevabı boşta kaldı.
AK Partinin seçim stratejisini yönetenler ve cumhurbaşkanının kurmayları sınıfta kaldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yanlış yönlendirildi.
Liyakat ve kariyer yerine, biat ve sadakat öne çıkarsa kaçınılmaz bir durum.
Ne gibi hatalar yapıldı?
İmamoğlu’nun Ordu’da VIP’ten polis zoruyla çıkarılması…
Trabzon’un eşraflarından olmasına rağmen Yunan, Rum benzetmesi yapılması…
“Kazansa bile elini kolunu bağlarız, iş yaptırtmayız” söylemleri…
Yerel seçim olmasına rağmen, devletin bakanları bürokratları vali, kaymakamları ve bütün imkânlarıyla İstanbul’a yüklenmesi…
Sivil toplum yöneticileri, belediye başkanları, teşkilat mensuplarıyla İstanbul’un mesken tutulması, Bahçeli’nin deyimiyle mitil atılması ve vatandaşın nefes alamaz duruma getirilmesi…
Rakip adaya “Sisi “ benzetmesi…
Bir belediye seçiminin beka meselesine dönüştürülmesi…
Ve son olarak da terörist başı Öcalan’ın mektubunun devletin yayın organı AA tarafından servis edilmesi, Osman Öcalan’ın TRT Kürdi’ deki röportajı…
AK Partinin yanlış yaptıklarıydı.
Ve siyaset dibe vurdu.
AK Parti bugüne kadar siyaseti kendine göre doğru yöneten bir partiydi.
İbre muhalefete dönmüştür.
Bunda Akşener faktörünü de unutmamak lazım.
Sağ görüşlü insanların CHP’ye oy vermesini sağladı.
Milletimiz vicdan ve feraset sahibidir.
Sıkmaya ve kontrol altına almaya gelmez, bir şekilde tepki gösterir.
Özgür iradesi ile kararını vermiştir.
“Titre ve kendine dön” mesajıdır bu.
Siyasetin birinci kuralı, demokrasiye sımsıkı sarılmak ve onun kurallarını işletmek olmalıdır.
Ben bu seçimden AK Parti başta olmak üzere, bütün partilerin çıkaracağı sonuçlar olduğuna inanıyorum.
Kimse milleti aptal yerine koymasın.
Yandaş medya, tetikçi gazeteci ve TV yorumcuları, sosyal medya trolleri mağlubiyetin baş mimarlarıdır.
İmamoğlu’nun hakkını da yememek lazım, kim önerdiyse doğru adaymış, herkes oy vermek için kendisinden bir parça buldu.
“Her şey güzel olacak” sloganı ise tuttu.
Ben bunları tarafsız ve bilimsel bir bakış açısı ile yazıyorum ya…
Hemen eleştiri oklarının hedefi oluyorum.
Yazılarımı paylaşanları uyarmalar…
Birilerini bulup aleyhime asılsız ve ispatsız şikâyet yaptırmalar…
Yalnızlaştırma stratejileri hemen devreye sokuluyor.
Doğruları yazmak, hakkın ve hakikatin peşinden gitmek boynumuzun borcudur.
Çıkarcı ve dalkavuklar yerine, haklı eleştiri yapanlar dinlenseydi, sonuç farklı olurdu.
AK Partinin kuruluşunda, ‘Mekkeli bir yetimin’ hikâyesinden ilham alan, Hz. Ömer’in hususî hayatında kullanmadığı devletin mumunun hassasiyetini gösteren insanlarla yola çıkıldı.
Yola çıkılanlar, yolda bulunanlarda değiştirildi.
”Haksızlık karşısında suskun kalan şeytandır” sözünün hikmeti unutuldu.
Haksızlığa maruz kalan kim olursa olsun karşı olunması gerekirken, başkalarına yapılan haksızlıklar karşısında hep susuldu.
Kimsesizlerin kimi sessizlerin sesi olan, yöneticilerin yerini taklacılar aldı.
Ölçü kaybedildi.
Adalet zaafa uğradı, savunulan tüm değerler yıpratıldı.
Kısaca anlatılan o güzel hikâye hikmetini yitirdi, inandırıcılığı kalmadı.
Devlet kademelerinde elde edilen gücü elde kaçırma telaşı, şaşkınlığı içinde artık ne yaptıklarını, ne konuştuklarını bilmiyorlar.
İftira, kumpas, yalan dolan, fitne ve fesat içerisinde…
Kontrolü iyice kaybettiler.
Bu durum; samimi insanlara, inançlı partililere de zarar vermekte, tereddütle karşılanıp güvensizliğe sebep olmaktadır.
Türkiye ehil ellerde iyi yönetilmelidir.
Çapsız danışmanların ve bürokratların değişimine ihtiyaç vardır.
AK Parti toparlanırsa ne ala…
Olmaz ise, Türk siyasi hayatı yeni doğumlara gebedir.
Sonuç olarak; AK Parti, 31 Mart’ta ve 23 Haziran’da yapılan seçimleri kaybetti.
Bana göre; “AK Parti kendi hikâyesinin altında kaldı.”
Yeni bir devir başlayacak mı?
Her hikâye bitişinde, yeni bir hikâye başlamak zorundadır.
Umutları yeşertecek…
“Yeni devir, muhafazakâr milliyetçilik üzerinden yükselecektir.”
Türk devleti ve Türk milleti kavramlarını öne çıkaracak, Türk ordusu ile barışık yerli bir muhafazakârlık türü…
Gidişat o yöndedir.
***
Seçimlerin hemen ardından sosyal medyadan paylaştığım bir gönderi oldukça beğeni aldı. Bunu sizlerle de paylaşıyorum.
Çökmüştür.
Yıllardır inatla ve ısrarla sürdürülen ayrıştırma, ötekileştirme, kutuplaştırma, kamplara bölme siyaseti…
Çökmüştür.
Tehdit, korkutma, sindirme, yaftalama, yalan, iftira ve FETÖ taktiği kumpas siyaseti…
Çökmüştür.
Yandaş ve tetikçi medyadan, trollerden, çapsız, kadrolu yorumculardan medet umma siyaseti…
Çökmüştür.
Adalet, hak ve hukuk gibi kavramları yok sayıp, huzura hasret milletimizin iradesini görememe siyaseti…
Çökmüştür.
Din adına; harama, haksızlığa ve yolsuzluğa kılıf uyduran ilahiyatçı kılıklı din simsarlarını koruma siyaseti…
Çökmüştür.
Kul hakkı yiyen, millete sinkaf eden, metreslerine halkın parasından lüks araba ve konak alan Karunların hâkimiyet siyaseti…
Çökmüştür.
Ehliyet ve kariyer yerine, biat ve sadakati tercih eden, devlet kadrolarını eş dost akraba ile doldurma siyaseti…
Çökmüştür.
“Biz” yerine “ben” siyasetini öne çıkaran, ego kibir ve enaniyet dolu yöneticilere prim verme siyaseti…
Çökmüştür.
Devletin adamı olacağına parti müfettişi olmayı tercih eden bürokratik oligarşi siyaseti…
Çökmüştür.
Milleti küçük görme, kontrol altına alabilmeyi sanma, kendini milletten önemli görme siyaseti…
Çökmüştür.
Yola çıktıklarını yolda buldukları ile değiştirme anlayışı, küskün yaratma siyaseti…
Çökmüştür.
Bylöpçüleri tutma, her şeyi çıkar gözlüğünden görme, samimi taraftarı dışlama siyaseti…
Çökmüştür.
Milletin karşısına eski ve yıpranmış yüzlerle çıkma, ” her şeyi ben bilirim”, “ben ne dersem o…” siyaseti…
Çökmüştür.
Gün sorgulama ve hesap verme zamanıdır.
Kazanan millet,
Kazanan demokrasi,
Kazanan İstanbul olsun.