Bugün bu ülkede bunca olaya rağmen bir kaos ortamının, bir karmaşanın olmaması polisin büyük başarısıdır.
Polisin gardını düşürdüğü noktada, darbelerin bile başarılı olma ihtimali yüksektir.
Huzur ve güvenliğimiz için toplumsal hayatımızın her yerinde polis vardır.
Olaylarda polis…
Operasyonlarda polis…
Korumalarda polis…
Trafikte polis…
Terörle mücadelede polis…
Polisin olmadığı yerde kanun işlemez, çeteler topluma korku saçar.
Buna rağmen kimseye yaranamaz.
Ne İsa’ya ne de Musa’ya…
Elinizi vicdanınıza koyun ve kendinize şu soruyu sorun.
Polis hak ettiğini alıyor mu?
Bu ülkede polislerin hâli, artık tahammül sınırlarını zorluyor.
Polisler, polis oldukları için sanki cezalandırılıyor.
Hakikaten el vicdan artık!
Gecesi gündüzü belli olmayan, her türlü suçla mücadele eden, yeri geldiğinde kurşun yiyen, vatanı için şehit olan polise sahip çıkın.
Hayat emir ve talimatlardan ibaret değildir.
Hatırlatın.
Biliyoruz, bazı meslekler gerçekten zordur.
Fedakârlık ister.
Bu fedakârlığı sadece kendileri yapmazlar.
Anne ve babaları, eş ve çocukları da katılır bu çileye…
Sesleri pek çıkmaz, yıllardır da çıkmadı.
Bu ilgisizlik, canlarına yetti artık!
Sessiz çığlıkları feryada dönüştü.
Ama ne duyan var ne de dinleyen.
Ne istiyor bu polisler?
“Eşit işe eşit ücret” istiyor.
Aynı işi yapanlar 3600 gösterge alırken, kendilerine neden verilmediğini sorguluyor.
Maaş yetersiz, çalışma saatleri düzensiz, tayin ve terfiler haksız ise…
Bu adalet mi?
Birimler arasındaki eşitsizlikler, siyasi baskılar ve kaldırılamayacak derecede görev yükü varsa…
Bu haksızlık değil mi?
Diye soruyor.
Başka?
Bir İnsana yakışır kumanyayı ve tayın bedelini…
Çocuklarını giydirip okutacakları miktarda çocuk yardımını…
Komik sayılacak oranda tutulan iş güçlüğü ve riskinin yükselmesini…
Temenni ediyorlar.
İstemedikleri tek şey, üzerlerindeki siyasetin müdahale ve baskısıdır.
Devletin polisi, kanunların uygulayıcısı olmak istiyorlar.
İradelerini birilerine ipotek ettirmeden…
Bu bir ‘Kızıl Elma’dır onlar için.
Sosyal medya sessizliği bozdu.
Yapılan yanlışları, eksiklikleri, baskıları cesurca haykıranlar var.
Geçmişte Necdet Menzir bunu cesurca yapmıştı.
Allah rahmet eylesin.
Şimdi mütevazı köşesinde polislerin sorunlarını dile getiren bir polis müdürü emeklisi var.
Yavuz Elbirler…
Ve niceleri seslerini yükseltmeye başladı.
“Yeter artık! Çözün polisin sorunlarını.
Çünkü masal dinlemekten bıktılar yıllarca…
Verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı.
Hem çalışanlar hem de emekliler mağdur.
Çok şey mi istiyorlar?
Devleti soyalım, malı götürelim demiyorlar.
“Hakkımızı verin” diyorlar.
İstedikleri, yasaların kendilerine verdiği yetkilere göre görev yapmak ve hak ettikleri özlük haklarına kavuşmaktır.
Ne var bunda…
Polisler aslında ilginç insanlardır.
Genelde hallerinde pek şikâyetçi olmazlar.
Uç beyleri gibi günün her saati görev başında olmaya hazırdırlar.
Göreve giderken ardından endişeli ve meraklı bakışlar bırakırlar.
Dualarla…
“Acaba sağ selamet dönecek mi?”
Dönse rahat da edemez.
Bir telsiz anonsuyla sofra başından fırlar, eş ve çocuklarını sofra başında yapayalnız bırakarak operasyona koşar.
Bu sefer eşler için uykusuz geceler başlar.
Sabahın doğmasını beklerler.
Ansızın giden sevgili, evine dönsün isterler, yürekleri titreyerek…
Polisler kim biliyor musunuz?
Çocukları uyurken göreve giden, çocukları uyurken görevden dönen insanlardır.
Uyurken başlarını okşarlar.
Eşi ve çocukları ile maça ya da sinemaya giden kaç polis var?
Varsa yok denecek kadar azdır.
Zaman bulursa uyur garibim.
Bir de karşılaştıkları muamele vardır ki, sormayın gitsin.
-“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”
-“Biliyorum ne olacak…”
Diyemez.
-“Seni sürüm sürüm süründürürüm, haritada yer beğen”
-“Hadi beraber sürünelim, beraber beğenelim.”
Söyleyemez.
– “Ayağınla pislik getirme.”
-“Sizin ayağınızdan bulaşmış.”
Cevap veremez.
Ya yöneticileri?
Görevi ve yasaları esas alan, dik başlı olmadan dik duran yöneticilerin yanında basiretsiz ve ilkesiz olanlar da vardır.
Bir kısmı da kendi makamlarını düşünmekten öteye gidemez.
Siyasetçiden korkar.
Siyasilere dayanan güç odaklarından korkar.
Para ve makam sahiplerinden korkar.
Korkar oğlu korkar.
Ölüme gözlerini kırpmadan yürüyen, şehadet şerbetini içmekten çekinmeyen bu yiğitlerin hakkını verin.
Polisimizin dertlerini dinleyin.
İhtiyaç halinde kullanılacak bir meta olarak görmeyin onları.
Sürünmeye mahkûm hale getirilen, emeklilere bir göz ucuyla da olsa bakın!
Hor görmeyin.
Bir zamanlar onları her biri bir kahramandı.
Anılarını tazeleyin.
Zaman çabuk geçer.
Bu arada; özlük haklarının düzeltilmesini beklerken, emeklilerin kimlik kartlarının ellerinden alınması işleminden vazgeçin.
Emekli kimlik kartlarında “POLİS” ibaresi kime battı.
Bilmiyorum.
Özellikle siyasi iradeye yakın olanların, son dönemlerin en başarılı İçişler Bakanı olarak gördüğü Süleyman Soylu ile içimizden biri olan, sorunlarımızı bizden iyi bilen, Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya bu sorunlara çözüm bulabilecek mi?
Hep birlikte göreceğiz.