İnsan doğduğu şehri, anne veya babasını seçemez ama yaşayacağı kenti, eşini ve işini seçme özgürlüğüne sahiptir.
Kırşehir’de doğmuş, Antalya’ya uzun süredir hizmet etmiş ve Döşemealtı’nı emeklilik yaşamı olarak seçmiş eski bir bürokrat olarak, haftalık çıkacak olan bu gazeteyi önemsiyorum.
Hayırlı olsun.
İnsanlar çoğu kez doğduğu kent ile değil, yaşadığı kent ile övünür. Ve yaşadığı şehir, ilçe, beldenin meseleleri ile daha çok ilgilenir.
Yazmam istenildiğinde ikilemeden kabul ettim. Zira Döşemealtı, benim yaşadığım, sakini olduğum bir ilçe… Aslında insanlar yaşadığı yerin sakini olmaktan ziyade sahibi olmalıdır.
Zira İnsanyaşadığı yerde arkadaşlıklar kurar, komşuluk ilişkilerini geliştirir ve zamanının çoğunu burada geçirir. Hüznü, sevinci, umudu, hatta hırçınlığı yoğun olarak yaşadığı yerde yaşar. Bu nedenle yaşanılan yer ile insanın duygusal etkileşimde bulunması doğaldır.
Döşemealtı, Antalya’nın gözbebeğidir. Nem oranının şehir merkezine göre daha az olması, şehre yakınlığı ve doğal güzelliği insanları cezbetmiştir.
Özellikle Korona salgınından sonra, bahçeli ev özlemi çeken insanlar, tercihini Döşemealtı için kullanmış ve bu aşırı talep emlak fiyatlarına da yansımıştır.
Yetkililere ve sorumlu vatandaşlara düşen görev, çirkin ve plansız yapılaşmaya izin vermemesidir.
Yeşil katliamı devam eder, çevre kirliliğine göz yumulur ise, özlediğimiz ve sevdiğimiz bu güzel ilçeye yazık olur.
İlçenin tarım alanları ve miraslı toprakların çıkar gurupları arasında el değiştirdiğine dair duyumlar alıyoruz.
Öyle olursa ne olur? İlçemiz betona teslim olur.
“Yaşanılan alan ile bütünleşememe”, “ aidiyet duymama”, “ sorunlarına duyarsız kalma” gibi duyguların gelişmesi bir ilçe için tehlike sinyalleridir.Farklı sosyal sınıflar ve hemşericilik üzerinden farklar derinleşirse kent kültürünü oluşturmanın imkânı yoktur.
O bakımdan Döşemealtı’nda yaşayan herkesi buralı görme gibi bir zorunluluk doğmaktadır.
Çünkü Döşemealtı, dar kalıplara sığacak küçük bir köy ya da bir Anadolu ilçesi görünümünden uzaklaşmıştır.
Bu ilçede yaşamayı bir ayrıcalık görerek, birlikte hizmet etmek veya hizmet verenlere katkı sunmak bizim görevimiz olmalıdır.Kendisini ilçenin bir parçası olarak görmeyen kuru kalabalıklar ile kent bilinci yerleşmez.
Sağlıklı büyümek gerekir.
Atalarımız nereli olursa olsun!Bizi barındıran, ekmek yediğimiz, su içtiğimiz, soluk aldığımız yeri yüceltmek ve geliştirmek zorundayız.
Eğitim, sağlık, barınma, sosyal ve kültürel bakımdan eksiklikler var. Bunların tamamlanması için belirli bir süreç gerekir.
Belediyenin kısıtlı imkânları ile bunu sağlamak kısa vadede imkânsız gibi görünse de… Bu konudaki çabaları takdir etmek gerekir.
Sayın başkanın; estetikten uzak, saygıdan yoksun, kuru kalabalıkların birbirinden habersizce yaşadığı bir hengâme ilçeyi istemediğini biliyoruz.
Döşemealtı’nın dış dünya ile etkileşimini kesmeden, kendi kültür ve değerlerine sahip çıkarak, kaliteli yaşam alanları oluşturma çabalarını sürdürmesi gerektiğine inanıyorum.
Bu da “ortak akıl” ve “istişare” ile olur.
İlçenin ana sorunları konusunda fikirsel ve inanç farklılıklarını bırakıp bir araya gelme ve birlik olma kentli olmanın gereğidir.
Başkanın meslek bilgisi, bilgi birikimi ve herkesi kucaklayan anlayışı bunu gerçekleştirecek düzeydedir.
Bunu yaparsa başarı kendiliğinden gelir.
Dr. Ali YILMAZ
Yönetim Uzmanı- E. Bürokrat